Cage’in müziğe ve estetiğe dair devrimci görüşleri sadece müziği değil, 1950 ve 1960’ların avangard sanatının her alanını etkilemiştir. Cage, 1956 yılında New York’taki New School for Social Research’te deneysel müzik üzerine ders vermeye başladığında 1960’ların avangard sanatının öncüleri, ressamlar, müzisyenler, şairler, sinemacılar bu derslerden ilham almışlardır (1, sayfa 147). Müzikte başlayan ve zamanla dans ve plastik sanatlar da sıçrayan Fluxus hareketinin çoğu sanatçısı John Cage ile çalışmıştı. Fluxus hareketinin öncülerinden Joseph Beuys ve Nam June Paik de Cage ile çalışan sanatçılar arasındaydı (1, sayfa 151)(4).

Rasgele Erişim, Nam June Paik, 1963/1979.
Güney Koreli sanatçı Nam June Paik (1932-2006), 1950’li yılların sonunda müziği görselleştirmenin yollarını aramaya başladı. Bu eseri, Cage’in sessizlik üzerine düşüncelerini yankılayan bir biçimde sessiz bir ses heykeli. 4’33’’ adlı Cage’in bestesinde konser salonundakilerin salondaki çevre seslerini dinledikleri gibi, burada da ziyaretçiler, müziğin yokluğu sayesinde galeri alanındaki sesleri duyuyorlar.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Arter, 2020.
Elektronik müziğin öncülerinden İlhan Mimaroğlu’nun (1926-2012) sorduğu “Müzik kültürü açısından, çağdaş sanat müziğinin yerini ve bestecinin nasıl buluyorsunuz?” sorusuna John Cage, “Bugün üç ayrı tip müzik yapılıyor. Birincisi kağıt üzerine yazarak. İkincisi elektronik alanda ve yeni çalgılarla yapılan müzik. Bu, yazarak değil, çalarak ortaya çıkan bir müzik türü. Üçüncüsü ise ses çekim stüdyolarında, sesleri birleştirerek yapılan müzik. Bu değişikliklerle birlikte, önceleri ayrı kalmış doğu ve batı müziklerinin, kültürlerinin birleşmesi, yeni teknolojilerin yayılması ve insanların birbirini etkilemesi söz konusu,” diye cevap vermiş. ABD’li besteci Ned Rorem (1923-) ise bu soru üzerine, 20.yüzyılın, müzik tarihinde, besteciyle seslendiricinin aynı kişi olmadığı ilk yüzyıl olduğunu; müzik okullarında bile müziğin bu iki dalının birleşemediğine dikkat çekmiştir (3, sayfa 112, 114).

Lahana Turşusu Partisyonu, Joseph Beuys, 1969.
Fluxus akımının öncülerinden olan Alman sanatçı Joseph Beuys (1921-1986), kısıtlayıcı geleneklere tabi icra biçimlerine karşı çıkıp, bunların ötesine geçerek yaşamın, gündelik olanın sesini duyabilmeyi önerir.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Arter, 2020.
Yararlanılan Kaynaklar
1 -Performans, Marvin Carlson, Dost Kitabevi, 2013.
2 – Dinleyen Gözler İçin, Arter Kitapçığı.
3 – Günsüz Günce, İlhan Mimaroğlu, Pan Yayıncılık, 1989.
4 – Yoko Ono, Elif Türkölmez, Milliyet Kitap, Ağustos 2014.
Leave A Reply