Aydınlanma Çağında Arkeoloji Müzeleri ve Neoklasiğin Doğuşu
Bu çağda arkeoloji bir bilim dalı niteliği kazanmıştır. Antik Çağ yapıtlarına yönelen Rönesans hümanistleri ile 15.-16. yüzyıllarda başlayan arkeoloji, 18. yüzyılda İtalya’da Pompei ve Herculaneum adlı Roma kentlerinin kazılması ile, önemli bir aşama kaydetmiştir. Arkeoloji’nin bilim haline gelmesinde ve arkeolojiye bir metod kazandırmada en büyük katkıyı Alman J.J.Winckelmann (1717-1769) sağlamıştır. Winckelmann, o güne dek yapılan kazılar üzerine yazdığı yazılarla ve hazırladığı taş koleksiyonu kataloğuyla arkeoloji alanında çalışan ilk bilim adamı olmuştur. Bu nedenle kendisi, “arkeolojinin babası” sayılır. O güne dek yalnız filolojiye dayanarak yapılan geçmiş kültürlere ait açıklamaların yeterli olmadığını gören Winckelmann, mitolojiden yararlanmaya, bunun ötesinde, eski insanları, yaşayışlarını, yapıtlarını ve kültürlerini öğrenmek için, onların yer altında kalmış sanat ürünlerini kazı yaparak aydınlığa çıkarmanın gerekliliğine inanmıştır. İmparator Napolyon’un 1798’de Mısır Seferi’ne götürdüğü bilim adamları da Mısır Arkeolojisi’nin temelini atmışlardır.
18. yüzyıl önemli kültür yapılarının da hizmete girdiği bir çağdır. Roma’daki St. Peter ve 1571 yılında Roma’da kurulan Capitoline Müzeleri ile yine Roma’da 1610 yılında kurulan Galeri Borghese dini kurumlarca açılmış müzelerdir. Onsekinci yüzyılda durum değişir. 1752-1764 yıllarında Büyük Katerina tarafından St. Petersburg’da kurulan Hermitage Müzeleri, bugün barındırdığı 3 milyon eser ile yılda 5 milyon ziyaretçi çekmektedir. 1753 yılında kurulan 5000 yıllık tarihi kapsayan British Museum, Napolyon’un Mısır Seferi sonrası Amiral Nelson’a yenilmesi ile toplattığı Mısır eserlerinin İngilizlerin eline geçmesi ile zenginliğini artıran müze, 8 milyon tarihi eseri ile yılda 6 milyon ziyaretçi çekmektedir. Güney Carolina’da 1773 yılında kurulan Charleston Müzesi ABD’nin ilk müzesi olmuştur. 1776 yılında Moskova’da Bolşoy Tiyatrosu açılmıştır. Devlet tarafından, 1793 yılında kurulan Louvre Müzesi, 3 milyon eseri ile günümüzde, yılda 7.5 milyon ziyaretçiye hizmet vermektedir. Bu yapılar, barındırdıkları hazinelerin çoğunu, günümüz anlayışına göre, gasp yoluyla elde etmiş olsalar bile tarih, kültür ve sanat bilinci hizmeti vermekte, halkı aydınlatmaya devam etmektedirler. 18. yüzyıl, arkeolojinin gelişmesi ile gün yüzüne çıkarılan eserlerin sergilendiği büyük kültür yapılarının hizmete sokulduğu devir olmuştur.
Arkeoloji kazılarının, genellikle Neoklasizim’in yaygınlaşmasına yol açan düşünce hareketinin kaynağında yer aldığı kabul edilir. 1751’de İngiliz arkeologları James Stuart ve Nicholas Revett tarafından Atina harabelerinin rölövesinin çıkarılması, 1752’de Caylus Kontu’nun İlkçağ Mısır, Etrüsk, Yunan, Roma ve Galya yapıtları derlemesini yayımlaması ve sanat kuramcısı Joachim Winckelmann’ın Eskiçağ Sanatı Tarihi (1764) çalışmaları, Barok ve Rokoko’nun taşkın süslemeli tavrına tepki doğmasına yol açtı. 18. yüzyılın ilk yarısından itibaren Avrupa sanatında gözlenmeye başlayan belirgin değişim, Barok öncesi dönemin saf kabul ettikleri sanat anlayışına dönerek, Antik form anlayışını her şeye hakim kılmayı amaçlamıştır. Rönesans ile başlayan resim sanatının zengin biçim ve içeriği Aydınlanma Çağına da taşınmış, Akıl Çağı etkisi doğrultusunda resim sanatı daha demokratik içerik kazanmıştır. Heykel sanatı açısından Aydınlanma dönemi eserleri, Rönesans’ın katı heykel biçimlerinin yerine daha duygusal, hareketli ve serbest figürleri tercih etmiştir.
Leave A Reply