MICHEL de MONTAIGNE
1533-1592
- Vermede nasıl bir üstün olma niteliği varsa, almada da bir boyun eğme niteliği vardır. Onun içindir ki, I. Beyazıt, Timurlenk’in gönderdiği hediyeleri küfürler ederek geri çevirmiş. Sultan Süleyman’ın bir Hint imparatoruna yolladığı hediyeler de öyle kızdırmış ki adamı, kabaca reddederek, bizim adetimiz almak değil vermektir, demekle kalmamış, hediyeleri getiren elçileri zindana attırmış. (Kitap III, Bölüm IX)(sf. 116).
- Bolluk kadar insanı sıkan, usandıran şey yoktur. Karşısında üç yüz kadını birden buyruğuna hazır gören bir adamda istek mi kalır? Büyük Sultan’ın ( muhtemelen Kanuni) sarayında öyle imiş. Onun atalarından biri de ava giderken beraberinde en az yedi bin şahinci götürürmüş; böyle bir avın anlamı ve tadı acaba neresinde idi? (Kitap I, Bölüm XLII)(sf. 144).
- Sultan II. Mehmet, soyunun adeti üzere, taht kıskançlığı yüzünden kardeşini ortadan kaldırmak isteyince onun adamlarından birini kullanıyor bu işte: Adam da fazla su yutturarak boğuyor şehzadeyi. İş olup bitince padişah, bu cinayetin kefareti olarak katili, ölen kardeşinin anasına teslim ediyor; o da padişahın gözü önünde katilin karnını yardırıyor, kendi elleriyle yüreğini bulup sökerek sıcak sıcak köpeklere yediriyor.
Kendileri hiç de iyi olmayanlar, kötü bir eylemden çıkar sağladıktan sonra, rahat yürekle, işe biraz iyilik doğruluk karıştırmaktan hoşlanırlar, bir karşılık ödüyormuş, vicdanlarını temizliyormuş gibi. Kaldı ki, bu korkunç kötülüklere alet ettikleri kimseler kendilerini suçluyormuş gibi gelir onlara. Ölmelerini isterler ki, bu yüz karası işlerin bilinci, tanıklığı silinsin gitsin. (Kitap III, Bölüm I)(sf. 215, 216).
- Türklerin padişahı II. Mehmet, Papa II. Pius’a şunları yazmış:
“İtalyanların bana düşman olmalarına şaşıyorum; biz de İtalyanlar gibi Troyalılar’ın soyundanız. Yunanlılardan Hector’un öcünü almak benim kadar onlara da düşer; onlarsa bana karşı Yunanlılar’ı tutuyorlar.” (Kitap II, Bölüm XXXVI)(sf. 225).
- İsterdim ki gençlerimiz vakitlerini pek yararlı olmayan gezintiler ve pek onurlu olmayan uğraşlarla geçirecek yerde biraz gidip yaman bir Rodoslu kaptanın bir deniz savaşını nasıl yönettiğini, biraz da Türk ordularındaki disiplini görsünler. Çünkü bizimkinden çok ayrı ve çok üstün onlardaki disiplin. Bizim askerlerimiz seferde eskisinden daha uygunsuz, sorumsuz, Türk askerleriyse tersine daha ölçülü, daha çekingen davranıyorlar. Çünkü onlarda, barış zamanı fakir rahatsız etmek, malını çalmak birkaç kötek cezasıyla geçiştirildiği halde, savaşta en ağır cezaları görüyor. Parasını vermeden bir tek yumurta almanın cezası tam elli sopa. Onun dışında, karın doyurmayan, az ya da çok değerli herhangi bir şeyi çalanlar hemen kazığa geçiriliyor ya da başları kesiliveriyor. Fatihlerin en zalimi olan Selim üstüne yazılanları okurken şaştım: Mısır’ı aldığında Şam şehrini bolluk ve güzellikle saran eşsiz bahçelere askerlerinden hiçbirinin eli değmemiş; hem de kapalı değil açık oldukları halde. (Kitap III, Bölüm XII) (sf. 346).
Yararlanılan Kaynak
Denemeler, Montaigne, Cem Yayınevi, 1997.
Batı'da Doğu, Cem Yayınevi, denemeler, I. Beyazıt, İslam ve Türk Algısı, montaigne, Papa II. Pius, Sultan II. Mehmet, Sultan Süleyman, Timurlenk
Leave A Reply