1843 yılında İngilizler tarafından Mısır’ın Fayyum bölgesinde başlatılan arkeolojik kazılarda, büyük bir nekropol alanı bulundu. Bu alanda Roma döneminden kalma, mumyaların üzerine yerleştirilen ahşap plakalara yapılmış, ölünün bireysel niteliklerini ayrıntılı biçimde gösteren, tempera tekniği ile yapılmış, gerçekçi portreler ele geçti.
Fayyum portreleri’nin, ölüye sonsuz yolculuğu sırasında eşlik etmek amacıyla resmedildiği, MS 1.-3.yüzyıllar arasında Roma Mısır’ında yapıldığı sanılmaktadır. Bir başka yorum ise paganların her insanın bir ka’sı olduğuna ve ka’nın ölümden bir yıl sonra geri döndüğünde başka bedene girmesini önlemek için yapıldıklarıydı.
Mısır’ın kuru ve sıcak iklimi sayesinde günümüze kadar ulaşabilen, bazı kaynaklara göre 146, bazı kaynaklara göre 900 adet portrenin, Doğu Akdeniz sanatını derinden etkilediği, Ortodoks İkonasının da atası olduğu kabul ediliyor.
- Bizans’ta ikona terimi taşınabilir ahşap paneller üzerine, duvarlara ve küçük el sanatı ürünlerine resmedilmiş kutsal kişi ve olay imajlarına, dini tasvirlere verilen addır.
- Geleneğe göre, Yüce Varlık ile iletişim aracı olarak ilk ikonu boyayan İncil yazarı Luka’dır.
- İkonalar öpüldüğü, el sürüldüğü için ikonaları korumak amacıyla gümüş, pirinç gibi madeni plakalarla kaplanır. Ama bu metal levhalar içlerinde toz birikmesine neden olduğu gibi, tarihlendirmede de zorluk yaratır.
- İkonalar halkı Hıristiyanlık üzerine eğitmek için kullanılan dini imgelerdir.
- 4.-5.-6. yüzyılda ikonaların şifa dağıttığı; duaları kabul edip, çözüm bulduğu düşünülmüştür. Ayrıca mahkemelerde ikona üzerine yemin ettirilmiştir. Aydınlar, bu uygulamanın putperestlik olduğunu düşünerek, karşı çıkmışlardır.
- Ortodoks Kilise için ikonalar (kutsal kişilerin ya da olayların görüntüleri) ibadet ve teolojinin ayrılmaz parçası olup Enkarnasyon (ete-kemiğe bürünme) öğretisinin gerçekliğine kanıt oluşturur.
- İkonaya gösterilen saygı, temsil ettiğinedir. İkonaya tapılmaz. Tanrıyla kul arasında bir araçtır. İnançlı kişi, ikonada kutsalın dolaysız varlığını algılar.
- Müminle Tanrı arasında iletişim kuran ikonalar, Bizans döneminde halk kesiminde olduğu gibi aristokratik kesimde de ibadete damgasını vurmuştur.
- İkonalar sert, reçinesiz ağaçlardan elde edilen ahşap üzerine yapılır. Servi, gürgen, ceviz tercih edilir.
- İkona yapım tekniğinde ahşabın üzerine bol tutkal sürülür, zımparalanır. Tutkalla karıştırılan alçı tekrar sürülür. Bazen araya keten konur. Alçı, ikonayı nemden korur. Sivri uçlu madeni kalem ile resim çizilir. Bizans’ta önce koyu, sonra açık renkler boyanarak gölge yapılır. Batı’da ise uygulama tam tersidir; önce açık, sonra koyu renklerle ışık oyunu yapılır. Fayyum portrelerinde uygulanan tekniğin kullanıldığı sıcak balmumu ile pigmentleri (boyar maddeleri) bağlanmış olan ikonalar daha iyi durumda günümüze ulaşmıştır. İkonaklast dönemden (726-842/3) sonra ikona boyamanın standart tekniği yumurta akı kullanılarak yapılan tempera (boyar maddenin tutkallı suyla, veya yumurta akıyla karıştırılmasıyla elde edilen boya) oldu. Bu yöntemle yapılan resme de tempera denir.
- İkonanın resmi yapıldıktan sonra yazıları yazılır. Yazılar İsa’nın ve Meryem’in başının üzerine veya omuzuna gelir. Meryem’in başının üzerindeki yazılar mutlaka Grekçe olur, diğer yazılar ülkenin kendi dilinde yazılır.
- İsa’nın halesine mutlaka haç çizilir.
- İkonlarda figürün ermişliği önemliydi, onun insani değerleri vurgulanmazdı. İkonik portrelerde fiziksel özellikler ihmal edilir, insancıl hisler yüz ifadelerinde belirtilmezdi. Bu yüzden figürlerin vücutları da iki boyutlu, neredeyse hacimsizdi. İkonalarda yüzler doğaüstü, gözler normalden büyük, burun ince uzun, elbiseler bol ve kıvrımlı, eller ayaklar küçük betimlenmiştir. Perspektif yoktur. Bu kurallar ilk bin yıl geçerli olmuş, daha sonraki uygulamalar bu kadar şematik olmaktan çıkmıştır. 18.-19. yüzyıllara gelindiğinde ikonalar tuval resminin özelliklerini taşır.
- Her bir azizi ayırıcı özelliklerinden tanımak mümkündür. Saçı, harmaniyesi, sakalı, elinde tuttuğu obje, kim olduğunu gösterir. Aya Yorgi’nin elindeki mızrakla ayağının altındaki canavarı öldürürken betimlenmesi gibi. Hıristiyan İkonografisi başlı başına bir disiplindir.
- Erken tarihli ikonalarda yapanın kim olduğu bilinmez.
- İkonalar iki (diptikon), üç (triptikon) veya çok kanatlı da olabilir. Bunlar genelde zengin kişilerin yaptırttığı, şahsi ibadet için olan ikonalardır.
- İki tarafı resimli ikonalar, tören yürüyüşlerinde kullanılmak için yapılır. 14. yüzyıldan sonra sayıları çok artmıştır.
- İkonaklazm öncesi yapılmış olan ikonalar, yönetim merkezine uzak olan, Sina Dağı’ndaki Azize Catherine Manastırı’nda korundu. Günümüze ulaşan en eski ikona 6. yüzyıla aittir ve buradadır. Burası 2000’in üzerinde ikona ile dünyanın en büyük koleksiyonuna sahiptir. Bazıları 1845-1850 yıllarında Kiev’deki Uspenski’ye hediye edilmiştir.
- En güzel ikonaların 12.-15. yüzyıllar arasında Konstantinopolis ve Selanik’te üretildiği düşünülür.
- Ruslar, ikona yapımını Bizanslı ustalardan öğrenmişlerdir. 10. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul eden Rusların günümüze ılaşan en eski ikonaları 12.-13. yüzyıllara aittir.
- Konstantinopolis’in Osmanlılar tarafından fethi ile ikona ustalarının çoğu Girit’e, Balkanlar’a, özellikle Selanik’e gittiler. İznik, Trabzon ve Adalar’da ikona yapımı devam etti.
- İkona sanatı, Bizans çöktükten sonra da bütün Ortodoks dünyasında varlığını sürdürmüştür. İkonalar sadece Bizans sanatının değil, Ortodoks dindarlığının da simgesidir.
- Özellikle İsa ve Meryem Ana portrelerinin Konstantinopolis modellerinden kaynaklandığı bilinmektedir.
- Konstantinopolis atölyelerine mal edilen en eski ikona, Sina’daki, 6. yüzyıla ait İsa ikonasıdır. Bu, 14. yüzyıla kadar kubbelerdeki bütün Pantokrator İsa figürlerinin ilk örneklerinden biridir.
- Latin işgalinden önceki döneme tarihlendirilen birkaç örneğin çoğu Rusya’dadır. Vladimir Meryem Anası, 1130’a doğru Konstantinopolis’ten getirilmiştir.
- 11. yüzyıldan sonra Batı’da da ikona önünde dua etme yaygınlaştı.
- 12. ve 13. yüzyıllarda Bizans dini görselleri özellikle İtalya’da resim sanatında çok etkili oldu. Bu tarza maniera greca dendi. Dini tasvirlerde İsa ve Meryem Bizans stilinde betimlenmeye başlandı. Batılı sanatçılar, Bizanslı sanatçıların stilini ve tekniğini taklit etmeye başladılar. Dönemin yazma dekorlamasında, duvar resimlerinde, ikona boyama ve mozaiklerinde bu öykünme çok barizdir.
- Doğu Akdeniz ile yoğun ilişkiler içinde olan tüccar kentler Cenova, Pisa ve Venedik Bizans sanatının Batı’da tanınmasında öncü rol oynadılar. Haçlı Seferleri de Doğu ile Batı’nın hemen her düzeyde karşı karşıya gelmesini sağladı. Özellikle Dördüncü Haçlı Seferi sonrası Latin İşgali (1204-1261) ile Bizans topraklarının yağmalanması sonucu Batı’ya taşınan eserler; Batı’da çalışan ve Batı’dan aldığı siparişi yapıp Batı’ya gönderen sanatçıların eserleri de iki kültürün tekrar tekrar tanışmasını sağladı.
Leave A Reply