- Kapadokya’da yeraltına oyulan mimarinin (negatif mimari) MÖ 6. binyılda başladığı öne sürülüyor.
- Kapadokya’da 7. yüzyılda oluşturulmuş yeraltı kentleri, havalandırma, ısıtma, koruma olanakları, su kuyuları, mezarlıkları ve yiyecek depoları ile birer mühendislik/mimarlık mucizesi olarak kabul edilmiştir. Bölgedeki çok sayıda yanardağın volkanik etkinlikleri, bölgenin toprağını gözenekli ve yumuşak hale getiriştir (tüf). Tüfü kazmak ve biçimlendirmek nemli olduğunda son derece kolay olduğu halde, kuruduğunda hızla sertleşir. Bu tür yerleşim mekanlarının en çarpıcı özelliği, her zaman nemsiz ve kuru olmaları, ısılarının hep 12-15 derece arasında sabit ve böceklerden uzak olmasıdır. Günümüzde de yeraltı kentleri kiler, samanlık ve soğuk hava deposu olarak kullanılmaktadır.
- Kapadokya’daki oyma kent ve yapılardaki apsislerin, kubbelerin, kemerlerin, sütunların hiçbir mimari işlevi yoktur, hepsi süstür.

Kapadokya’daki Hıristiyan ibadethaneleri aşamalar geçirdi: birinci aşama basit bir oyuk idi; ikinci aşamada oyuk, kilise hissi verecek şekilde oyuldu; üçüncü aşamada kilise planı uygulandı; dördüncü aşamada yapılara cephe yaratmaya başladılar; beşinci aşamada iç ve dış mimarisi ile tam bir bina oldu.
Selime Köyü’ndeki yapıda dördüncü aşamayı, cephe uygulamasının başlamasını izliyoruz.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Ihlara Vadisi’nde Sümbüllü Kilise ise beşinci aşamaya, dış mimarinin de önemsenmesi aşamasına örnek olabilir.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
- Kapadokya’daki Hıristiyan ibadethaneleri kabaca üç gruptur: Yemekhaneli manastırlar, avlulu manastırlar ve inziva odalı keşişhaneler.
Leave A Reply