
İlk merkezi planlı kilise olma iddiasını taşıyan birkaç yer vardır. İlki, 512’de Suriye’nin Bosra şehrinde yapılmış ama kubbesi çökmüştür.
5. yüzyılda yapılıp ayakta kalan ilk merkezi planlı kilisenin Suriye’de Bosra yolu üzerinde El Ezra kasabasındaki Yunan Ortodoks Aya Yorgi bazilikası (515) olduğu söylenir. Aynı iddiada olan Aya Sofya’ya bu kilisenin örnek olduğu öne sürülür.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Bizans mimarisini üç dönemde incelemek adettir : Erken, orta ve geç dönem.
Erken dönem, 6. – 9. yüzyıl arasına tarihlenir.
- Aya Sofya’nın (532-537) ana planı sade ama ayrıntıları sofistikedir. Planının özellikleri, çok büyük olması, mermer oymalarının zenginliği ile Aya Sofya Bizans mimarisinin tacıdır. Tipik olarak erken Bizans kilisesi küçüktü. Binanın ana planı haç biçimi idi.
- Bazen bazilika planının dışına çıkılmış, dairevi veya oktagonal planlar da kullanılmıştır. Erken dönemde bazı saraylardaki yuvarlak planlı yapıların kiliseye dönüştürülmesine rastlandığı gibi, doğrudan kilise olarak yapılmış yuvarlak planlı yapılara da rastlanır. Bu plana saray geleneğinin kaynaklık ettiği öne sürülmekte; bazı kaynaklar ise bu plandaki kiliselerin kökeninde erken devir martiryonları görmektedir.
- Erken dönem Suriye bazilikalarında girişin üzerinde teras bulunurdu.
- Erken devir Bizans kiliselerinde ruhban için yapılmış, basamaklı oturma yeri, sintronon, vardı.
- Bazilika planlı ilk Bizans kiliseleri ahşap tavanlı idi. Yangın tehlikesi nedeniyle tonozlu çatı düzenine geçildi. Bu geçiş, tavan ve kubbelerin süslenmesini gerektirdi. Bu da, ikona, fresk ve mozaik sanatını geliştirdi. Erken Bizans dönemindeki bazilika tipli Ayios Prodromos (İmrahor Camii) gibi kiliselerden sonra 6. yüzyılda kubbeli kiliselere geçildi. İlk örneklerden biri Sergios ve Bakhos Kilisesi’nde (Küçük Ayasofya) görülen kubbedir ve dört köşe bir binanın üzerine oturtulmuştur. Bu yüzyılda kubbeli kiliseler ve kubbenin bazilika tipi binalara uygulanmasıyla kubbeli bazilika modeli ortaya çıktı. Bunun en büyük örneği Aya Sofya oldu. 6. yüzyıl yapıları arasında Justinyen’in yaptırdığı Havariyyun Kilisesi’ni de saymak gerekir. Hora Manastırı Kilisesi’nin (Kariye Müzesi) de geçmişi 6. yüzyıla kadar gider. Yapılan ilk kilise daha bitirilmeden 557 yılındaki depremde yıkılmıştır.
- 5. yüzyıl ortalarında Konstantinopolis’teki saraylarda sigma biçimli bir portiko ve buradan girilen gösterişli bir kabul salonu kullanılmaktaydı.
- Yarım yuvarlak kolonadlı avlu; bu avludan girilen yuvarlak, üzeri kubbe ile örtülü büyük bir kabul salonu, 5. yüzyılda Konstantinopolis’te üst düzey saray görevlilerinin saray planlarında yaygın olarak kullanılmıştı.
- Justinyen, Neo Platonculuk’un yuvası olarak kabul ettiği Atina Üniversitesi’ni kapatmanın yanı sıra, paganlığın izlerini silmeyi amaçlayan bir başka eylem olarak görkemli Gorgon başlarını Yerebatan Sarnıcı’na gömdürmüştü.
- 9. yüzyıldan itibaren haç biçimli kiliselerin yapımı başladı.

Yine bu dönem kiliselerde naosa birden çok giriş yapılırdı. L. Yazıcıoğlu tarafından yapılan Azize Euphemia Kilisesi’nin restitüsyonu.
Fotoğraf:Khalkedon’lu (Kadıköy) Azize Euphemia ve Sultanahmet’teki Kilisesi.

Selanik Kalesi, taş ve sıra sıra tuğla ile örülerek yapılmış bir Erken Bizans yapısı.
Erken dönem duvar tekniğine baktığımızda, duvarlar kalındır; zeminden yaklaşık 1.5 metreye kadar olan alt kısımları, birbirine demir ve kurşun kenetlerle tutturulmuş büyük kesme taş bloklardan inşa edilir; bazen bu blokların iç kısmı 1.5 m yüksekliğe kadar mermer levhalar ile kaplanır; üst kısımlarda ise almaşıklı olarak tuğla ve daha küçük boyutlu taş sıraları kullanılır; büyük kesme taş bloklardan örülmüş olan ilk sıranın üzerinde 4x35x35 cm boyutlarındaki tuğlalardan birkaç sıra örülmüş bir şerit vardır. Bu tuğla sırasının üzerinde de yaklaşık 80 cm kadar yükseklikte, daha küçük boyutlu taştan örülmüş bir sıra, bunun üzerinde tekrar tuğladan yapılan örgü devam eder. Yapıların kubbe ve yarım kubbelerden oluşan üst kısımları ise tamamen tuğladan inşa edilmişlerdir.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Saraçhane kazılarında bulunan bu mermer kakmalı sütun, yeşil cam hamuru ve ametist kakmalıdır ve 524-527 yılları arasına tarihlenmektedir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

5. yüzyılın ikinci yarısı veya 6. yüzyılın ilk yarısına tarihlenen bu mermer koç başlı sütun başlığı Mangan Bölgesi, Gülhane’de bulunmuştur.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Zeuksippos Hamamı’nın yapımına 196 yılında Roma İmparatoru Septimus Severus tarafından başlanır, Büyük Konstantin (324-337) tarafından tamamlanır. Hamam çok sayıda antik heykel ile donatılır. Çevresindeki dükkanların geliri ile bakımı sağlanır. Yangın ve depremlerden sonra onarılır ama 8. yüzyıldan sonra hamam olarak kullanılmaz. Son dönemlere kadar hapishane ve ipek işleme atölyesi olarak kullanılmıştır.
Thebai’li ozan Khristodoros, bir şiirinde Zeuksippos Hamamı’nın heykellerinden bahseder; Hekabe, Odysseus, Aiskhines ve Aristo’nun heykelleri olduğunu yazar. Kazı sırasında Hekabe ve Aiskhines yazıtlı kaideler bulununca bina kalıntılarının Zeuksippos Hamamı’na ait olduğu anlaşılmıştır.
4. yüzyıla tarihlenen Nereid kabartmalı mermer mimari levha parçası Zeuksippos Hamamı’na ait.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Comment
Merhaba size trakya-ganohoradan yazıyorum bölgede ayakta kalmış bilinen son Ortadoks manastırını ayağa kaldırmak için çalışıyoruz yaşam şekli ,benzeri yapılar ve mümkün olduğunca çok bilgi ve belgeye ihtiyacımız var . Elinizde var ve yardımcı olabilirmisiniz.
Saygılarımla
05323450282