- Antik Roma’nın hamamları, senato binaları, forumları, anıtsal sütunları ve bazilikaları yüzyıllarca Konstantinopolis mimar ve mühendislerine örnek teşkil etti.
- Haliç kıyısındaki eski limanlara ek olarak I. Theodosius ve Justinyen’in yaptırdıkları liman ve silolarla, kentin dış ticaret ağına Marmara kıyısı da katıldı.
- Şehir, en sağlam ve gelişkin savunma altyapısına sahip olmanın yanı sıra, zamanın şehirleri arasında en iyi iaşe sistemine de sahipti. Birçok büyük açık ve yüzlerce kapalı sarnıçtan ve yaklaşık 200 kilometreyi bulan ve uzun mesafelerden su taşıyan kemer ağından oluşan su tedarik sistemi, 1204 Dördüncü Haçlı Seferi’ne kadar büyük ölçüde işlevini yerine getirmeye devam etti.
- Her çeşit tüccar Konstantinopolis’e gelirdi. Kentin günlük geliri, dükkanlardan ve pazarlardan gelen kira, deniz ve kara yoluyla gelen tüccarlardan alınan gümrük vergisi, yirmi bin altına ulaşırdı.
- Şehre gelen tüccarların isimleri kaydedilir, kente silahsız olarak ve bir seferde en fazla 50 kişi, İmparator temsilcisi eşliğinde girerlerdi. Rus tüccarlar ticaretlerini vergiden muaf yürütürlerdi.
- Ancak 14. yüzyıla gelindiğinde Cenevizliler şehirde büyük bir zenginlik ve güce kavuşmuşlar, dolaşım serbestisini ve deniz ticaretinin neredeyse bütün vergilerini ele geçirmekle kalmayıp, hazineye para getiren birçok kamu işlerini de ele geçirmişler, böylece Galata’da yılda 200.000 hyperpyron (Ortaçağ doları) vergi geliri toplanırken, Bizans yılda en çok 30.000 hyperpyron toplayabilir olmuştu. Bu bilgiyi astronom, tarihçi ve eğitimci Nikephoros Gregoras’ın yazdıklarından ediniyoruz.
- Konstantinopolis, 330-1000 yılları arasında dünyanın merkezi, medeniyetin beşiği olmuştur. IV. Haçlı Seferi için şehrin önüne gelen müttefik donanmasında bulunanlar şaşkınlığa düşmüşlerdir. Konstantinopolis hayallerinin bile ötesindedir.
- “Bütün yollar Roma’ya çıkar” sözünde kastedilen Roma, Konstantinopolis’tir.
- 330-1453 yılları arasında bütün mesafeler Konstantinopolis’teki Milion Taşı esas alınarak ölçülmüştür. Milion Taşı sıfır kilometre noktasıdır. Taşın hemen yanındaki ofiste, isteyenlere gideceği yere kadar olan yolun Konstantinopolis’e olan uzaklığını gösteren haritalar satılmıştır.
- Kent yönetiminin başı, praefectus urbi/eparhos, kentte imparatordan sonra gelen ikinci kişiydi. İmparatorun yokluğunda onu temsil etme yetkisine sahipti. Birinci senatör ve imparatorun danışma kurulu üyesiydi. Yiyecekten, güvenlikten, inşaatlardan, ticaretten ve üretimden sorumluydu. Pazarda fiyatları denetliyor, asayişin korunmasını sağlıyordu. Kentte tam bir yargı yetkisine sahipti. Devletin önde gelenlerinin arasındaydı. Hatta biri, III. Romanos adıyla imparator olmuştu.
- Her bölgede de mahalleyi, polis ve itfaiyeyi denetleyen vicomagistri vardı.
- Şehircilik kuralları çok kesindi. Yollar en az 3.5m genişlikte olmak zorundaydı. Ev balkonlarının yerden yüksekliği 4.5m olmalı, uzunluğu 3 metreyi geçmemeliydi. Eğer birisi tarihi değeri olan bir anıtın manzarasını doğrudan görmeyi talep ediyorsa bu kıymeti takdir edebilecek eğitime sahip olduğunu ispat etmek zorundaydı. Evler birbirinin güneşini kesmeyecek şekilde yapılırdı.
- 21 ana lonca vardı. Aynı kişi iki ayrı loncaya üye olamazdı. Oğul genellikle babasını izlerdi. Loncanın her üyesi sadece kendi ticaretini yapabilirdi. Aracı yoktu. Her üretici malını doğrudan tüketiciye satardı. Her lonca ticaretini şehrin o işe ayrılmış bölümünde yapardı. Sadece yaş sebze satıcılarının şehrin her yerinde dükkanları olmasına izin verilirdi. Bedava olarak halka sunulan bazı hizmetlerin de loncaları vardı, polis hizmeti gibi.
- Söylentiye göre, Hazreti İsa’nın bebekken yıkandığı taş beşik, Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde Kudüs’ten Beşiktaş İskelesi’ne getirilmişti.
- Fatih Sultan Mehmet zamanında Üsküdar (Bizans’ta Skoutarion) Tekfuru’nun kızı ile meşhur olan Bizans’ın Kız Kulesi yıktırılarak yerine yenisi yapılmış, bu yeni yapıya toplar yerleştirilmiştir.
- Prinkipo’ya (Büyükada) II. Justinyen döneminde (669-711), görkemli bir saray yaptırılmış, hanedanın gözden düşen fertlerinin ya da hanedana karşı olan soyluların sürgün yeri olmuştur. Ada, adını da buradan almıştır: Prinkipo, Prens Adası demektir.
- Şehirde zengin fakir mahallesi ayrı değildi. Zengin evlerinin etrafında orta sınıf hatta fakirlerin evleri vardı. Zenginlerin evlerinin etrafı yüksek taş duvarlarla çevriliydi.
- Roma’da olduğu gib, su kanalları halka sürekli temiz su sağlıyor, yeraltındaki kanalizasyon atıkları topluyordu. Şehrin suyu tuzlu olduğu için şehre Istranca Dağları’ndan su kemeri ile su getiriliyordu. Valens Kemeri 373 yılında tamamlanmıştı. Şehre saldırı olduğunda su sistemi bozuluyordu. Aksi takdirde şehirde su çok boldu. Meydanlardan, köşelerden su alınabiliyor, para ödenmiyordu.
- Yapımına I. Konstantin döneminde başlanan Konstantinopolis’in su sistemi Vize’ye kadar uzanıyordu.
- Su kaynakları kıymet sırasına göre: kaynak suyu, kuyu suyu, ırmaktan alınan su ve göl suyu olarak değerlendiriliyormuş.
- Kanalizasyon kanalları içine insan girebilecek şekilde yapılmıştı, senede birkaç kez temizlenirdi. Son dönemde sistem çalışmıyordu, atıklar denize boşaltılıyordu.
- Konstantinopolis, büyük miktarda depolanan tahıl siloları ve pek çok su deposu ile her zaman uzun bir kuşatmaya dayanabilecek güçteydi. Denizden gelebilecek saldırılara karşı Haliç’e zincir gerilmişti.
- Şehrin bedava hastaneleri, sokak aydınlatması, kanalizasyonu ve itfaiyesi vardı.
- Günde yaklaşık 80.000 bedava ekmek dağıtılır, İmparatorların halka et, meyve ve sebze dağıttırdığı da olurdu. Açık hava pazarları yaygındı.
- Bizans’ta hayat önemli ölçüde evin dışında geçerdi. Her sosyal sınıftan kişiler arkadaşları ve komşuları ile sokakta buluşurlar, konuşurlardı. Sokaklarda ve büyük açık forumlarda buluşmak gelenekseldi. Sokak kahveleri ve lokantaları yaygındı. Sokak müzisyenleri ve Jonglörler vardı.. Pandomim ve müzikal oyunlar oynanır, sirk ve karnavallar yapılırdı. Hipodromda araba yarışları gelenekseldi.

Hamam süslemesi olduğu düşünülen, Saraçhane’de Bozdoğan Kemeri’nin yanında bulunmuş, mermer Afrodit heykeli gövdesi. Bozdoğan Kemeri yanında, Konstantinianai ismiyle anılan semtte bu hamama ait olduğu kabul edilen görkemli duvar kalıntıları bulunmuştur. Tarihi kaynaklara göre bu hamam İmparator I. Konstantin (324-337) ya da Konstantius (337-361)tarafından yaptırılmıştır. Ayios Menas Kilisesi arkasındaki Anastasius Sütünu’na yakın bir yerdedir ve içi, bir çok heykelle donatılmıştır. İstanbul Arkeoloji Müzeleri.

Konstantinianai Hamamı’na ait olduğu düşünülen, mermer, 5.-6. yüzyıllara tarihlenen boğa başlı büyük konsol.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri.

Hamamı süsleyen heykellerden birine ait kaide. Kazılarda bu hamama ait olduğu düşünülen birçok mimari parça ele geçmiştir.
- Umumi hamamlar, sosyal toplantı yerlerindendi.
- Kelt ve Germen halkının etkisiyle olduğu söylenen, Yunan ve Roma’da heykellerde ve gymnasiumda çıplaklık, özellikle de erkek çıplaklığı çok yaygındı. Sparta’da kadınlar da çıplak güreş yapıyor, gymnasiumda çıplak erkekleri seyrediyorlardı. Sparta iffetli kadın yetiştiremedi diye eleştirilmişti. Yunan heykelinde cinsel organ, vücuda orantılı olmayan şekilde yapılır, cinsel organa başka dilde isim verilir, organın adı net telaffuz edilmezdi. Romalılar Yunanca, Yunanlar Trak dili kullanırdı.
- İyi bir Hıristiyanın çıplak gözükmeyeceği öne sürülerek, kilise Roma hamamına karşı çıkmıştı.
- Miletos’ta genç kızlar arasında intihar yaygınlaşınca, intihar eden kızın cesedinin agorada çıplak olarak teşhir edileceği söylenince intiharlar durmuştu.
- Musevilerin Olimpiyat Oyunları’na katılması yasaktı. Sünnetin, kapatılması gereken yeri açıkta bıraktığı düşünülürdü. Bir Yahudinin, bir başka Yahudiye çıplak görünmesi uygun bulunmazdı. Hıristiyanlık da çıplak insan vücüdunu İlk Günah’ın izini, çirkinliğini taşıdığını düşündüğü için hamam kültürüne karşı çıkmıştır. Gece karanlıkta, gölgesi dışa vurmasın diye tahta perde arkasında yıkanmak tercih edilirdi.
- Keşişlere yılda iki kere yıkanma izni veriliyordu. Bu halkta tepki yaratmış, hamam kültüründen vazgeçilememişti.
- Konstantinopolis’te de Roma’da olduğu gibi hamamlar yönetimin halkın kullanımına sunduğu kamu tesisleriydi. Hamamlar ve Hipodrom imparatorluğun lutfunun birer göstergesiydi.
- Büyük Konstantin şehri kurarken kentte iki eski hamam vardı. Ahilleus Hamamı ve Severus’un yaptırdığı büyük Zeuksippos Hamamı. Konstantin bu büyük hamamı onartmıştı. Büyük Konstantin’in yaptırdığı hamamlar şehrin öbür ucunda, soyluların yerleşim alanı Konstantianai mahallesinde, Mausoleion’un yanındaydı. Bazı kaynaklarda Konstantianai Hamamı’nı yaptıranın Konstantius olduğu belirtilmektedir.
- Hamamın bakımı, çevresine yapılan dükkanlardan gelen gelir ile yapılırdı.
- Konstantinopolis hamamlarında sosyete kadınları yeni elbiselerini ve mücevherlerini teşhire gidiyor, son dedikodular yapılıyordu.Pagan kent devletinden Roma İmparatorluğu’nun eyalet merkezine, daha sonra Hıristiyan Roma’nın başkentliğine doğru yükseliş ve çöküş, ardından Müslüman Osmanlılar’ın elinde yeniden büyük bir imparatorluk merkezi haline geliş ve tekrar çöküş, laik Cumhuriyet ile birlikte politikadan ve dinsellikten arındırılmış yeni bir kimlik kazanış… İşte İstanbul’umuz.
Herkül Millas ve Özdemir İnce’ye Türkçesi için teşekkür ederek, Konstantin Kavafis’ten (1863-1933) bir şiir paylaşıyorum.
Leave A Reply