- Kapitalizm, endüstrileşme, şehirleşme, metalaşma, mekanikleşme, akılcılık, bilimsel ve teknolojik ilerleme, ulus devlet örgütlenmesi, modern toplumun temel nitelikleri olmuştur.
(Metalaşma, Marksist terminolojide önceden ticari olmayan ilişkilerin, ticari hale gelmesidir.)
- Modernite terimi, Aydınlanma dönemiyle birlikte siyasal ve ekonomik hayatta kullanılmaya başlandı. (Aydınlanma, bloğumuzda daha önce yayımlanmış konulardan biridir.).
- Bu anlamda Modernlik, kapitalist sistemin gelişimi ile geleneksel düzenin zıddı; bilimsel ve teknolojik alanlarda ilerleme; ekonomik, idari ve sosyal dünyada akılcı yöntemler; duygusal insani özün dışlandığı, akıl ekseninde şekillenen toplumsal bir sistem; ulus devlet şeklinde örgütlenme ve bu örgütsel yapı ile dünya kapitalist sisteminde yer alma; endüstrileşme, şehirleşme ve metalaşmanın hızla yayıldığı bir sistemin ifadesidir.
- Modernist devlet, yaygın yönetici ve denetleyicileriyle merkezi bir yapılanmadır. Merkezi idarenin üstünlüğüne dayalı, merkezi yönetimin devretmeyi uygun gördüğü yetkilerin kullanılabildiği, tevhid/birlik ilkesi üzerine kurulu, dünya devletlerinin büyük çoğunluğunu oluşturan üniter devlet bölünmez bir bütündür. İdari birimlerin tümü aynı egemenliğe tabidir. Toprak bütünlüğü tartışılamaz. Birinci Dünya Savaşı sonrası açıklanan, ABD’nin kurulmasını istediği dünya düzenine ilişkin görüşlerin açıklandığı 14 maddeli Wilson Prensipleri, ulusların kendi kaderini tayin hakkı olması gerektiğini belirtmesi ile ulus devletin doruk noktası olmuş, iki savaş arası dönemde Avrupa’nın sömürgeci devletlerini güç durumda bırakmıştır. Küresizleşme dönemi adı verilen, 1914-1945 yılları arasında, sanayileşmenin birinci aşamasını yaşayan Üçüncü Dünya devletleri kurulmuştur.
- Ulus devletler düzen, hiyerarşi, merkeziyetçilik ve kontrol nosyonlarına dayanan örgütsel yapılarıyla Modernizm’in siyasal alanının temel aktörleridir.
- Devlet, egemene egemenliği sağlamak için ortamı hazırlayan yapıdır. Kapitalizmde egemen, sermaye sahibi olandır.
- Düzenleyicilik, müdahalecilik, uzlaştırıcılık ve merkeziyetçilik Modern devletin belirgin nitelikleridir.
- Ulus devlet piyasa rekabet şartlarının belirlenmesinde düzenleyici; emek ve sermaye arasındaki ilişkileri şekillendiricidir. Ulus devlet, gelişmiş ülkelerdekaynaklardan yüksek verimlilikle yararlanılmasını ve egemenliğin güçlendirilmesini hedefler.
-
Modernizm, geleneksel toplumdan farklı olarak özgür bireysel irade, akıl ve çıkar eksenli, standart ulus bütünlüğü olan bir sosyal yapı oluşturmuştur.
-
Uluslar, ulus devletlerin eğitim sistemlerinin de katkılarıyla, kültürel bütünlüğe sahip toplumlardır.
- Michael Billig’e göre Modern ulus devletler kültürde geleneksel ve bölgesel, dilsel ve etnik farklılıkları göz ardı eden, merkezi siyasi yapılardır; ulus ve onunla bağıntılı her şey temel karakteristiği itibariyle Modern’dir. Ulus devlette bölgesel ve etnik farklılıklar ikinci planda kalır.
-
Fransız tarihçi Tocqueville (1805-1859), Modern yönetimi yumuşak despotluk olarak tanımlamıştır.
-
İngiliz toplumbilimci Anthony Giddens (1938), ulus devletlerde oluşan yönetimsel güç yoğunlaşmasının yeni bir kültür örgütlenmesi yarattığını, bireyin özgürlüğünü gözden çıkardığını; Modernizm’in Batı’ya özgü olduğunu savunmuştur.
-
Karl Marx (1818-1883), Modernlik ile kapitalizmin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini savunmuştu.
![Endüstri Çağı da denilen 19. yüzyıl ve sonrası, ulus devlet kültürünün yaygınlaşmış ve kurumsallaşmış olduğu dönemdir. Ulus devlet içinde bir ırk, din, mezhep ya da kültürel küme hakim kılındı. Egemen kılınan kültürel kümeye resmiyet ve meşruluk kazandırılırken, diğer kültürel kümeler ya yasaklandı ya da baskı altına alındı. Fotoğraf:www.yeniozgurpolitika.eu](https://i0.wp.com/kavrakoglu.com/wp-content/uploads/2015/02/tt.jpg?resize=500%2C320&ssl=1)
Endüstri Çağı da denilen 19. yüzyıl ve sonrası, ulus devlet kültürünün yaygınlaşmış ve kurumsallaşmış olduğu dönemdir. Ulus devlet içinde bir ırk, din, mezhep ya da kültürel küme hakim kılındı. Egemen kılınan kültürel kümeye resmiyet ve meşruluk kazandırılırken, diğer kültürel kümeler ya yasaklandı ya da baskı altına alındı.
Fotoğraf:www.yeniozgurpolitika.eu
- 1983 yılında yayımlanan Uluslar ve Ulusçuluk adlı eseri ile konu üzerine yazılan eserlerde en çok atıfta bulunulan felsefe profesörü Ernest Gellner’e (1925-1995) göre modernleşme ve sanayileşme süreçleri ulusçuluğu meydana getiren iki temel etkendir. Gellner’e göre uluslar ve ulusçuluk Moderndir, tarihin belirli bir dönemine aittir ve sanayileşmenin ürünüdürler.
- Tarım toplumunda siyasal sınırlarla kültürel sınırların örtüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir; siyasal merkez değişkendir ve toplum yaşamına müdahalesi çok azdır. Tarım toplumları hanedanlar, asiller ve din adamları gibi ayrıcalıklı zümrelerden ve hareketsiz köylülerden oluşurdu. Köylü, toplumun ne üst sınıflarıyla ne de iletişim yoksunluğu nedeniyle diğer köylü toplumlarla özdeşleşme imkanı bulamazdı. Tarım toplumu ulus ve ulusçuluğun gelişimini gerektirmemişti.
- Ulus ve ulusçuluğu doğuran sanayi toplumunun gereklilikleridir. Sanayi toplumu hareketli insana gereksinim duyuyordu. Bu kişilerin becerilerle donatılması, birbirlerini anlayabilecekleri standart bir dil ve bu dilde okuryazarlık gerekiyor, bunlar da kitlesel eğitimi zorunlu kılıyordu. Bu tür bir eğitimi vermek için devlet gücü gerekiyordu. Böylece standart bir kültür oluşturuldu. Gellner, bu standartlaştırılmış kültürü yüksek kültür olarak adlandırır. Bu yazılı, genel eğitim sistemiyle insanlara belletilen bir kültürdür. Sanayileşmenin gerektirdiği dilde, kültürde, eğitimde standartlaşmayı devlet gerçekleştirir. Gellner, ulus devlet ile ulusu birbirinden ayırmaz.
- Kültür ve siyasal yönetimin birleşmesi ulusçuluğun özüdür.
- Gellner’e göre etnik geçmişle ulus arasındaki bağlantı önemli değildir, çünkü etnik geçmişle modern ulus arasında bir bağlantının olması şart değildir.
![Münster Antlaşması'nın imzalanması, Gerard ter Borch’un (1617-1681) eseri. 1648 yılında imzalanan Westphalia Barışı birkaç antlaşmayı kapsar, Münster bunlardan biridir. Bu barış, tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı ve egemen ulus devlet sistemine geçiş olarak gösterilmektedir. Barış bugün bile önemini yitirmemiştir, bazı akademisyenler bugün var olan uluslararası sistemin Westphalia ile başladığını belirtmektedirler. Fotoğraf:www.geheugenvannederland.nl](https://i0.wp.com/kavrakoglu.com/wp-content/uploads/2015/02/ttt.jpg?resize=742%2C575&ssl=1)
Münster Antlaşması ‘nın imzalanması, Gerard ter Borch’un (1617-1681) eseri.
1648 yılında imzalanan Westphalia Barışı birkaç antlaşmayı kapsar, Münster bunlardan biridir. Bu barış, tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı ve egemen ulus devlet sistemine geçiş olarak gösterilmektedir.
Barış bugün bile önemini yitirmemiştir, bazı akademisyenler bugün var olan uluslararası sistemin Westphalia ile başladığını belirtmektedirler.
Fotoğraf:www.geheugenvannederland.nl
Leave A Reply