
Philip Johnson (1906-2005) ve John Burgee (1933-) tarafından tasarlanan New York’taki A.T.&T. binası, en iyi bilinen Postmodernist binalardan biridir. Bina, yüksek Uluslararası Tarzın tipik bir örneği olarak görünen gövdenin üzerine kırık Klasik bir alınlık iliştirerek antik ve modern mimariyi harmanlamıştır. Binanın adı daha sonra Sony Tower olmuştur.
Fotoğraf:www.mimarimedya.com
- Postmodern mimari Postmodern teoriye gözle görülür bir kanıt oluşturmaktadır.
- Postmodern binalar:
*yerel geleneklere,
*popüler kültüre,
*Uluslararası Modernizm’e,
*yüksek teknolojiye aynı anda göndermede bulunabilir, ama bu unsurlardan birini belirleyici hale getirmez. - Postmodernizm, modernist mutlak mitinin yerine, geçmiş ile bugün arasında aktif bir diyalog kuran eklektizmi koyar. Stilleri ve referansları ironik bir şekilde karıştırmak radikal eklektizmdir. Philip Johnson ve Robert Venturi’nin eserleri radikal eklektizm örnekleridir.
- Modernist ideolojiye karşı, anlamların asla mutlak veya evrensel olmadığını gösterir.
- Postmodernistler’e göre, evrensel estetik doğrular olduğu fikri ayrıcalıklı bir sosyal grubun iddiasıdır. Saflık, ilerleme ve güzellik hakkındaki fikirler nötr olmaktan çok uzaktır; bunlar tarihsel ve politik güç pozisyonları için birer kılıftır. (Bloğumuzda, Güzel konusu için bir dizi yazı yayımlamış, güzellik kavramının geçirdiği aşamaları Umberto Eco’nun Güzelliğin Tarihi adlı eserinden özetlemiştik.)
- Postmodern mimaride sık rastlanan aynalı gökdelenler, panorama-asansörler ile bakış, durulan yerden bağımsızlaştığı için, özne-merkezcilik ortadan kalkmış olur.
- Binalarda kullanılan en soğuk iki malzeme çelik ve cam, doğayı yapıya taşır.
- Postmodern kent anlayışı, geleneksel kenti, tarihsel kent dokusunu yaşatmayı amaçlar.
- Postmodern mimaride biçimler nedensiz ve keyfidir.
- Neredeyse toplam mimar sayısına eşit miktarda Postmodern mimari dil ortaya çıkmıştır.
- Mimaride oyun unsuru da gözetilmiştir: Tek köşesi üzerinde duruyormuş gibi gözüken, doğa yasalarını hiçe sayan aykırı yapılar da inşa edilmiştir.
- Hiçbir şeyi tutmayan sütunlar, mermer efektleri, pleksiglas, aynalar, gizlenmemiş kirişler, dış cephesinde çevresindeki şekilleri yansıtan binalar yeni mimari kurallara dönüşmüştür.
- Yeni olduğu halde eski gibi görünen binalar Postmoderndir.
- Postmodernler için stil her şeydir. Stil onlar için, yalnızca bir görüntü değildir, bir tavırdır.

2012 yılında Londra’da Victoria & Albert Museum’da açılan “Postmodernism: Style and Subversion 1970 – 1990” adlı sergiden bir Hans Hollein (1934-2014) tasarımı.
Sergide, 1970’lerin başında mimari ile sahneye çıkan Postmodernizm’in sanatın tüm dallarını nasıl hızla etkisi altına aldığını göstermek amaçlanmıştı. Çılgın renk kullanımı, suni görünümlü yüzeyler, tarihsel göndermeler, zeki espriler ile sınır tanımayan bir tasarım özgürlüğünün sinemaya, müziğe, grafik sanatlara, modaya nasıl hakim olduğu sergilenmişti.
Serginin ana parçası, fotoğraftaki, 1980 Venedik Mimarlık Bienali için hazırlanmış olan parçaydı.
Fotoğraf:www.acflondon.org-
Leave A Reply