- Stanley Kubrick’in (1928-1999) 1968 yılı yapımı 2001 Uzay Yolu Macerası (2001-A Space Odyssey), yaratılış ve insanın sonu ile ilgilenir. Filmde günün, hatta sonraki yılların bilimsel verilerine şaşılacak derecede uygun uzay araçları gösterilir. Uzay çağı, insanın ulaştığı teknolojik aşamanın kaçınılmaz bir uzantısıdır. Uzay gemileri, Johann Strauss’un Mavi Tuna ezgileri ile sunulur. Blok ayrılıklarının bulunmadığı, uluslar arası iş birliğine gidilen bir çağda geçer ve dolayısıyla insanlık için daha güven verici bir ortamdır. Film çekildiği tarihte insanoğlu Ay’a henüz ayak basmamıştır (1969). Uzay gemisini yöneten dev bilgisayarın insanlaştırılmış kişiliği, Freud’un öğretilerini anımsatır; film yeni bir Frankenstein öyküsüdür, insanoğlu yeniden kendi yarattığı canavara karşı savaşır. İnsanın, Doğa’nın veya Tanrı’nın en karmaşık yaratışlarından biri olan insan beynini kendisinin yeniden yaratmak istemesindeki cüret vurgulanır. Kubrick’in filme eklediği mizah duygusu ise yalnızca dehşeti arttırır. Film, soyut bir finalle, yoruma açık biçimde biter. Filmin her sahnesi kendi içinde anlamlıdır. Çok modern dekorlarla birlikte 16. Louis mobilya kullanılarak karmaşık bir estetik yaratılır. Ölüp, hemen ardından kahramanın dirilmesi teması ile gizemli taşın varlığı farklı biçimlerde yorumlanmıştır.
- Yine Stanley Kubrick’in 1971 yapımı, Anthony Burgess’in çağdaş toplumlarda şiddet ve pornografiye düşkünlüğün artmasını radikal, ama alegorik biçimde eleştiren romanından yola çıkan Otomatik Portakal adlı eseri dönemin anahtar filmlerinden biridir. Toplumların en önemli sorununun şiddet olduğu; sinema ve televizyonun, çoğunlukla şiddeti eleştirmek savıyla yola çıkıp onu yansıtan ve kullanan birer alana dönüştüğü yıllarda çekilmiştir. Biraz bilimkurgu, biraz Fütürizm, biraz korku filmi, kara mizah ve toplumsal eleştiri içeren bu yapıt, hem klasik hem de barok olması açısından tipik bir Kubrick filmi olarak değerlendirilmiştir. Film, şiddetin bireysel değil, toplumsal olduğu; şiddetin toplumun bağrında bulunduğunu savlar.
- 1977 yılında ilki çekilen Yıldızlar Savaşı (Star Wars), “kapitalist sinemanın anıtı” olarak anılır. Sinema tarihinin o zamana kadar gerçekleşmiş en büyük hasılatını getiren, 175 milyon dolar, ilk filmin iki de devam filminin çekilmesi planlanırken 2015 yılında yedincisi gösterime girdi. Sinema tekniğinin, uzay maketlerinin, özel efektlerin olağanüstü düzeyde kullanıldığı ilk Star Wars ile George Lucas, kapanmanın eşiğine gelmiş 20. Century Fox’u yeniden multi-milyarder yaptığı gibi, can çekişen Hollywood’u da yeniden ayağa kaldırmıştır. İlk Yıldız Savaşları filmi, çoğu teknik dallarda altı Oscar almıştır. Star Wars, düşünce-dışı, felsefe-dışı, ideoloji-dışı bir filmdir. Filmin bazı sahnelerinde kullanılan The Wizard of Oz filminin hayvan kahramanları ile eski korku filmlerinin garip hayvanları karışımı ve serüven filmlerine özgü motiflerin kullanımıyla bazı sahneler tam bir parodidir. Dolby Stereo’nun (yüksek volümlü ses) ilk döneminde yapılan bu büyük popüler sanat örneği ve Amerikan sinemasının fetiş filmi, hayal gücünü ve fanteziyi kamçılayan büyüleyici başarısını, teknolojik açıdan giderek büyüyen bir toplumda anlam bulmakta zorluk çeken bir kültüre seslenerek elde etmiş olabilir. Film, hayatımıza bir anlam getirebileceğimizi savunur.
- David Lynch’in (1946-), orta sınıf Amerikan ailesine takıntısı, Amerikan değerlerinin arkasındakileri gösterme isteği filmlerinde baskındır. Lynch, görünenin arkasındaki ile ilgilenir. Farklı zamanları aynı anda kullanarak, giriş-gelişme-sonuç bölümlerini karıştırarak anakronizm yaratır. Bu özelliklerin bariz olduğu ilk filmi Blue Velvet’tir (Mavi Kadife, 1986). Lynch, tüm filmlerinde sadece perdede görebileceğimiz hikayeler anlatmayı amaçlar.
- Francis Ford Coppola (1939-), 1979 yapımı filmi Apocalypse Now (Kıyamet) ile Vietnam Savaşı için söylemek istediklerini mitler üzerinden söyler. Wim Wenders’ın eseri Paris-Teksas adlı filmde Hades’ten geri dönüş işlenirken, bu film, bir yeraltına iniş filmidir. Mitolojide yeraltına inenler, tekrar yeryüzüne çıkamazlar. Tanrıça olduğu için Persephone’yi saymazsak, yalnızca Odysseus, Aeneas, Orpheus, Herkül gibi kahramanlar bunu başarmıştır ve Martin Sheen de bir kahramandır.
20. Century Fox, 2001 Uzay Yolu Macerası, 2001-A Space Odyssey, Aeneas, Anthony Burgess, Apocalypse Now, bilimkurgu, Blue Velvet, David Lynch, Dolby Stereo, Francis Ford Coppola, Frankenstein, Fütürizm, George Lucas, Herkül, Hollywood, Johann Strauss, kapitalist sinemanın anıtı, kara mizah, Kıyamet, korku filmi, Martin Sheen, Mavi Kadife, Mavi Tuna, Odysseus, Orpheus, Otomatik Portakal, Paris-Teksas, Persephone, Stanley Kubrick, Star Wars, The Wizard of Oz, Uzay çağı, Uzay gemileri, Vietnam Savaşı, Wim Wenders
Leave A Reply