Çin en erken zamanlardan beri Kuzeyli göçebelerin saldırısına maruz kalmıştı. Han Hanedanı dönemine gelindiğinde Hunlar kabilelerinin oluşturduğu bir konfederasyon kurmuşlardı. Çin Seddi tehdidi ortadan kaldıramamıştı.
Avrasya’nın kuzeyinde, doğal çevrenin sunduğu kaynaklarla insan gereksinimleri arasında bozulmaya son derece yatkın bir durum vardır. Bu uyumu sağlayabilmek için stratejik ittifaklar kurulur. Batıda İskit, Saka ve Sarmatlar; doğuda Yueçi, Vusun ve Hiongnular (Hunlar, Şuyungnular) görülür (1) . İskitler, Heredot’un (MÖ 484-424), Hiongnular Sima Kian’ın (MÖ 145-86) kayıtlarıyla belgelenmiştir (2).
Kayıtlar Çinlilerin gözünde onları derinden etkileyen ve kendilerini güvensiz hissetmelerine neden olan olaylar sebebiyle tutulmuştu. Kuzeyde yaşayan, Türkçe konuşan, “barbar” bir halkın askeri oluşumları, MÖ 3. ve 2. yüzyılda Orhon Irmağı yakınlarındaki yerleşimlerinden ayrılmış, Çinlilere ait bölgeye girmişlerdi. Gobi Çölü bile, Hiongnu (Hun) adını verdikleri bu barbarların kendilerini böylesine sıkıştırmasını engelleyemediği için, Çinliler prenseslerini bu barbar hükümdarlara gelin vermek zorunda kalmışlardı. Onlarla yaşadıkları deneyimler öylesine derin izler bırakmış olmalı ki, Çin’in ilk imparatorunun MÖ 210 yılında, her türlü tarihsel kaydın yok edilmesine ilişkin verdiği emrin gazabından bile kurtulmayı başarmışlardı. Bu raporlar Han dönemi saray astroloğu Sima Tan tarafından yazılmaya başlanmış ve ardından oğlu Sima Kian tarafından sürdürülmüştür. MÖ 97 yılına kadar uzanan bu bilgiler, Hiongnu Hakkında Düzenli Raporlar adı altında günümüze dek ulaşmıştır (3).
Sima Kian’ın Hiongnular hakkındaki tarihi bilgiler konusunda en önemli kaynak olma özelliği günümüzde de sürmektedir. (MS 80 yıllarında Çinli tarihçi Ban Gu da Han Hanedanı’nın Tarihi adlı yapıtında Hiongnular’ın tarihine ilişkin bir özet yapmıştır. Fan Ye’nin MS 5. yüzyılda Geç Dönem Han Hanedanı’nın Tarihi kitabında da Hiongnular’a yer verilmiştir.) (4).
Hiongnular’ın yörede, Han vakanüvislerinin onlara biçtiğinden çok daha önemli bir rol oynadıkları apaçık ortadadır. Yarı göçebe halkların meydana getirdiği bu birlik, Türk devletlerinin ve Cengiz Han İmparatorluğu’nun bir öncülüdür ve devlet olarak adlandırılmayı fazlasıyla hak etmiştir (5).
Hiongnu halkı MÖ 4. yüzyılın sonuna doğru ortaya çıkar ve MS 2. yüzyıla kadar güçlü bir konumda kalır. Bu korkusuz atlılar Orta Asya’da Çinlilere dehşet salan ilk göçebe devletini kurarlar. Çin yazılı kaynaklarında ilk olarak MÖ 245 yılında, Zhao devletinin birlikleriyle yaşanan askeri çarpışmanın ardından anılırlar. Üç yüzyıl boyunca Çin’deki Qin ve Han Hanedanları için en büyük tehdidi oluştururlar. Var olan tekil savunma duvarları, Hiongnuların saldırılarını biraz olsun engelleyebilmek amacıyla MÖ 200 yılında Çin Seddi‘ni meydana getirecek biçimde birleştirilir. Sima Kian’ın metnine göre Hiyongnular’ın en büyük önderleri Teoman, MÖ 214 yılında Çinliler tarafından yenilgiye uğratılmıştır. Teoman’ın ardından 209 yılında onun yerini alan oğlu Maodun (Mete), 174 yılına kadar iktidarda kalır. Onun emri altında Hiongnular güçlerinin doruğuna ulaşmıştır. Mete, MÖ 200 yılında Han Hanedanı’nın kurucusu Liu Bang’in ordusunu ablukaya alır. Liu Bang (İmparator Gaozu), onlarla bir dizi evlilik ittifakına girer. Bu uzlaşmacı siyaset, her yıl gönderilen tahıl, ipek, şarap hediyelerini de kapsıyordu ama bu siyaset, Çin topraklarına yapılan akınları tamamen engellemez.
Han Hanedanı’ndan İmparator Yingdi (MÖ 157-141) onlara Çin pazarlarına giriş hakkını verene dek talan amaçlı akınlarını sürdürürler. İmparator Wu/Wudi/Wu-ti (MÖ 141-87) döneminde, işler Çin’in lehine döner. İmparator Wu, MÖ 119’da Mobei Savaşı ile Hun kuvvetlerini Gobi Çölü’nün kuzeyine çekilmek zorunda bırakır. Çinliler, MÖ 101 yılında Fergana Krallığı’nı ele geçirince Hiongnular’ın atlarının sağladıkları kaynaklarıyla bağlantıları kesilmiş olur. Hiongnular, Kanga’da MÖ 90 yılında Çin ordusuna karşı önemli bir zafer kazanırlar. Kendi içlerinde yaşadıkları anlaşmazlıklar sonucunda MÖ 57 yılında ikiye ayrılırlar (7).
Han Hanedanı’nın çöküşü ile Tang Hanedanı’nın iktidara yükselişi arasındaki 400 yıllık süreçte Kuzey Çin’in büyük kısmı yabancı hükümranlığına girmiştir (8).
Ahmet Taşağıl, “MÖ 4. yüzyılda Hunların askeri kıyafetlerinin giyilmesi kabul edildi; halk ok ve yay kullanmayı öğrenecekti; yani Çinliler, Hunlar’dan bir tür teknoloji transferi yapmışlar, Türk ordusunu taklit etme denemelerine girişmişler ve bazen başarılı da olmuşlardır”, diye yazar (9).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Cengiz Han ve Mirasçıları Büyük Moğol İmparatorluğu, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2006.
Bozkır Dünyası ve Hiongnu (Hun) İmparatorluğu, Jean-Paul Desroches, sayfa 49.
(2) A.g.e., sayfa 50.
(3) Cengiz Han Öncesinde Bozkır ve Bozkır Devletleri, Michael Weiers, sayfa 45.
(4) Bozkır Dünyası ve Hiongnu (Hun) İmparatorluğu, sayfa 50.
(5) A.g.e., sayfa 56.
(6) Çin Simgeleri Sözlüğü, Wolfram Eberhard, Kabalcı Yayınevi, 2000. Sayfa 159.
(7) Bozkır Dünyası ve Hiongnu (Hun) İmparatorluğu, sayfa 50.
(8) Dünya Sanat Tarihi, John Fleming, Hugh Honour, Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2016. Sayfa 255.
(9) Kök Tengri’nin Çocukları, Ahmet Taşağıl, Bilge Kültür Sanat Yayın Dağıtım, 2018. Sayfa 52, 53.
Leave A Reply