Jin Hanedanı (265-420) 2
Dunhuang’daki Mogao Taş Mağaraları

Fotoğraflar: Füsun Kavrakoğlu, 2018.
Dunhuang’daki Mogao Taş Mağaraları’nın yapımı 336 yılında, Doğu Jin devrinde (317-420) başlamıştır. 7. yüzyılda hüküm süren Tang Hanedanı dönemine varıldığında binden fazla sayıda mağaraya ulaşılmıştır. Bu nedenle burası, Bin Buda Mağarası olarak da adlandırılır. Buradaki duvar resimlerinden 30 kilometre uzunluğuna varan bir resim koridoru oluşturulabilir. Zamanın farklı etnik gruplarının ve farklı sınıfların toplumsal yaşamlarını, giysi ve süs eşyasını, mimarlık sanatını, müzik, dans ve akrobasiyi yansıtan, Çin ile yabancı ülkeler arasındaki kültür alanındaki temasların kayıtlarını oluşturan resimler, “duvardaki kütüphane” olarak adlandırılır. Mogao Mağaraları’nda 1900 yılında bir mağara bulundu. Bu gizli ve küçük mağarada Budizm kitapları, tarihi kitaplar, nakışlı kumaşlar, resimler ve Buda figürlerinin bulunduğu ipekli kumaşlar gibi 50 binden fazla tarihi eser korunmuştu. 4. ve 11. yüzyıla ait bu tarihi eserler, “Eski ve Orta Çağların Ansiklopedisi” olarak adlandırıldı. Sonraki 20 yıl içinde 40.000 cilt Budizm kitabı, birçok değerli duvar resmi ve heykeli çalındı. Çalıntılarla ilgili bilgiler burada fotoğraflar eşliğinde sergilenmektedir. Şimdi İngiltere, Fransa, Rusya, Hindistan, Almanya, Danimarka, İsveç, Kore Cumhuriyeti, Finlandiya ve ABD’de Mogao tarihi eserleri bulunuyor (1).
Güney ve Kuzey Hanedanlıkları (420-589)
Bu dönemde de bölünmüşlük artarak sürdü. Önceki iki yüzyıl gibi, bu dönemde de iç savaş ve siyasal kargaşa devam etti ama sanat dalları ve kültür de serpilip gelişti. İki ayrı bölge, iktidar odağı haline geldi: Bunlardan biri kuzeyde Sarı Irmak havzası, diğeri Gök Irmak havzası ile güneyindeki Kızıl Nehir‘e kadar uzanan topraklardı. On Altı Krallık olarak bilinen ve yüzyılı aşkın süren dönemde (304-439) kuzeye kargaşa hakim oldu. Kırsal kesimde haydutlar kol geziyor ve halk kıtlıktan kırılıyordu. İktidar yerel düzeye inmişti; köyler düşmana karşı kendi savunma mevzilerini inşa ediyordu; para dolaşımda değildi, ekonomi çökmüştü.

Nilüfer yapraklı seladon kap. Güney Hanedanı Dönemi (420-589).
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Ancient Chinese Ceramics Gallery, Shanghai Museum, 2018.

Güney Hanedanı dönemine (420-580) ait, 1958 yılında Dengzhou şehrinin Xuezhuang köyünde yapılan kazıda bulunan cennet atı/ uçan at desenli tuğla.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Gansu Bölge Müzesi, 2018.
4. yüzyılda Tabgaçlar sağlam şekilde tutunan ilk boy oldular. Kuzey Wei adıyla kendi hanedanlarını kurdular, muhalifleri temizleyip Batı yönünde Orta Asya’ya doğru ilerlediler. Güney Mançurya kökenli Siyenpiler kuzeydeki Shanxi (Şansi) eyaletine yayıldılar; oradan kasabalara ve köylere baskınlar düzenlediler. Pek çok alim ve aydın güneye kaçmak zorunda kaldı. Bu insan ve fikir akını tarımda daha başarılı olan kuzeydeki Sarı Irmak havzasının ekonomisinden her zaman daha geri kalan Güney Çin ekonomisine yarar sağladı. Özellikle Yangtze havzasında su kontrolü çabalarına girişildi. Güney, ilk kez, ekonomisi, kültürü ve siyaseti açısından kuzeyle boy ölçüşebilir duruma geldi. Güney, bu dönemde dört haneden tarafından yönetildi. Hükümdarları genellikle generallerdi; bunlar iktidarı birkaç on yıl ellerinde tuttular ama varislerine devredemediler (2).
Çin’deki karışıklık, sınırı Huai Nehri vadisinden geçen bir sınırla ülkeyi kabaca kuzey ve güney olarak ikiye böldü. Kuzey, İç Moğolistan’dan gelip Ordos bölgesinin doğusuna 3. yüzyılın ortasına yerleşen aslı göçebe Tabgaç/Topa halkı tarafından zapt edildi. Bu krallık, kuzeydeki göçebelerle güneydeki Çinli hanedanlar arasında bir tampon bölge gibiydi (3).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Çin Ansiklopedisi, Çin Uluslararası Radyosu, Kırmızı Kedi Yayınevi, 2015. Sayfa 25-28.
(2) Kısa Çin Tarihi, Gordon Kerr, Say Yayınları, 2021. Sayfa 53, 54.
(3) The Arts of Ancient China, The Metropolitan Museum of Art.
Leave A Reply