MS 304-535 yılları arasında Orta Asya’nın kuzeyinde yaklaşık 17 haneden birbiriyle savaşmıştı. Bunlardan dördü Hun kökenli, dördü Türkik (To- Pa), altısı Moğol’du (Hsien-Pi). Üçünde Çin kökenliler yönetimdeydi (1).
Günümüzde Moğolistan Cumhuriyeti’nin sınırları içindeki bozkır alanların yanı sıra güneybatıya da uzanan iktidar merkezlerinden biri, Çin kaynaklarının Hiongnu ya da Hu olarak adlandırdığı, kısa ömürlü iki hanedan çıkmıştır: Erken Dönem Zhao Hanedanı ile (304-329) Geç Dönem Zhao Hanedanı (329-352). Bu dev göçebe imparatorluğu devlet öncesi bir yapıya sahipti; siyasal istikrarsızlık sonucu bir katliama kurban gidip yok oldu.
Gerek Hu topraklarının Türk kabul edilen güney kesimleri, gerekse eski Moğol Şianbe devletleri, geçen zamanla birlikte Türk Tabgaçlar’ın boylar birliğinin egemenliği altına girdi. 20 hükümdar çıkarmış olan bu devlet, günümüz Moğolistan’ının güneydeki toprakları ve Çin’in Gansu ve Qinghai Eyaletlerinden Sarı Deniz’e kadar uzanan bölgeyi kapsıyordu. Çin kaynakları Tabgaçlar’ı Toba olarak adlandırır. Toba halkı 150 yıl boyunca Kuzey Wei Hanedanı’nı oluşturdu (386-534). Çin kaynakları, Türk Tabgaçlar’ın boylar birliğini Juan-juan olarak adlandırır. 5. yüzyılın erken dönemlerinden başlayarak İç Asya bozkırlarının hakimi olan Juan-juan’lar, başından itibaren Tabgaç devleti ile mücadele etmiştir. Egemenlik alanlarını 150 yıl boyunca 12 hükümdarla yöneten bozkır göçebesi Juan-juan İmparatorluğu’ndan Çin kaynaklarının söz etmesinin nedeni, Tabgaç devletinin Çin orta sınıfının temsilcilerini hükümet görevlerine getirmesi ve asimile olma yolunda ilerlemesidir.
Juan-juan’ların son ortak hükümdarı Anaguy (520-552), vasalı konumundaki Türk Beyi Bumin’in Juan-juan soyundan gelen bir prensesle evlenme arzusunu reddedince Türkler ayaklandılar ve iktidarı 552 yılında Juan-juan’lardan aldılar: Gök / Kök (Mavi) Türkler (2).
Bu iktidar değişikliği ile birlikte “Türk” adıyla anılan egemen bir ulusun adı da ilk kez duyulur oldu. Türkler ellerinin altındaki yazı sistemlerini kullanarak kendilerine özgü runik harfleri yaratan ilk Orta Asya halkıdır ve bu yazı biçimi ile 8. yüzyılın 20’li, 30’lu yıllarında Türk büyüklerinin anısına büyük taş dikitler dikmişlerdir (6).
Günümüzde bilim, her ne kadar onlar kendilerini Türk olarak tanımlamamış olsalar ya da halen tanımlamasalar da “Türk Dilleri” adlı ortak bir dil biçimi kullanan ya da kullanmış olan birçok farklı boy birliğini ve halkları, bu etnik kavram altında sınıflandırır. Aralarında Moğolcanın da bulunduğu Altay dil grubunun bir kolunu meydana getiren Türk dilleri, günümüzde birbirine akraba 50 dilin yanı sıra bunlara bağlı ağız ve lehçeleri de içerir ve Sibirya’nın kuzeydoğusundan Doğu Avrupa’ya kadar uzanan bir bölgede yaklaşık 100 milyon kişi tarafından kullanılır (7).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) İktidarların Sofrası, Artun Ünsal, Everest Yayınları, 2020. Sayfa 300.
(2) Cengiz Han ve Mirasçıları Büyük Moğol İmparatorluğu, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2006.
Cengiz Han Öncesinde Bozkır ve Bozkır Devletleri, Michael Weiers, sayfa 46.
(3) Cengiz Han ve Mirasçıları Büyük Moğol İmparatorluğu, Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi, 2006.
Eski Türk Anıtları ve Taş Heykelleri, Dovdoi Bayar, sayfa 96.
(4) A.g.e., sayfa 97.
(5) A.g.e., sayfa 98.
(6) Cengiz Han Öncesinde Bozkır ve Bozkır Devletleri, Michael Weiers, sayfa 47.
(7) A.g.e., sayfa 46.
Leave A Reply