
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, 2018.
Adam Smith, 1776’da yazdığı Ulusların Zenginliği kitabında dünyanın en gelişkin ülkesinin Çin olduğunu ve eğer Çin’in dışa kapalılığını terk ederek dünyaya açılırsa Muazzam verimli topraklarıyla büyük ve çalışkan nüfusuyla teknoloji ve imalat birikimi ile dünyanın tamamını besleyebilecek imkanlara sahip tek ülke olduğunu ileri sürmüştü (1).
Çin, insanlık tarihinde en eski, uygarlık birikimini kesintisiz olarak, devlet geleneği içinde, devam ettiren ülkelerin başında gelir (2).
Henry Kissinger’ın deyişiyle Çin, klasik imparatorluktan komünist devrime ve modern büyük güç statüsüne doğru, insanlık üzerinde büyük etkileri olacak çok karmaşık bir yolculuğu gerçekleştirmiştir (3).
Çin’i fethetmiş olan iki halk- 13. yüzyılda Moğollar ve 17. yüzyılda Mançular– halkın yönetilmesini kolaylaştırmak için Çin kültürünün temel unsurlarını benimsemeye yöneldiler, mağlup Çin toplumu fatihleri asimile etti. Çin, siyasi sistemini ihraç etme peşinde olmamıştır; bu açıdan fetih değil geçişim (ozmos) yoluyla genişlemiştir (4). Yine Kissinger’a göre, Kadim bir uygarlığın mirasçısı olan Çin’in 21. yüzyılda üstün bir konuma yükselişi yeni bir şey değildir; tarihi kalıplarının yeni baştan yaratılmasıdır (5).
Çin dünyadaki en uzun kesintisiz resmi tarih yazımı geleneğine sahiptir. Yazılı Çin tarihini Shang Hanedanı’nın (yaklaşık MÖ 1600-1046) başlattığı düşünülür. Antik dönemde resmi tarih, saray gök bilimcileri tarafından yazılırdı. Görevleri hanedanın büyük olaylarını, hükümdarların sözlerini ve işlerini kaydetmekti. Kayıtlara siyasi müdahale olmuyordu: Tang Hanedanı’na (618-907) kadar imparatorların kendi işlerinin kayıtlarını okumaya bile yetkileri yoktu. İmparatorların Gök’ün iradesini gerçekleştirip gerçekleştirmediğini anlama yöntemi kaifeng (rüzgarla toplanan) idi; yani halkın düşüncelerini anlamak için popüler şarkıları ve hikayeleri toplamak (6).
Antik Çin’de atalar tüm bilginin kaynağı ve halkın kimliğinin temeliydi. Ataların tarihsel belleklerinin muhafazası da devlet tarihçilerinin temel görevlerinden biriydi ve bu görev yazının gelişiminden önce ortaya çıkmıştı. Antik yöntemlerin barındırdığı güçlükler, erken dönemde mühür karakterlerin oyulması, yazı malzemelerinin sınırlı tedariki gibi, sadece büyük önem taşıyan meseleler yazılabildiği için kayıtlar kısaydı. Tarihsel belleğe karşı büyük saygı, Çin tarihsel kayıtlarının bu kadar uzun ve kesintisiz olmasını sağladı. Tang Hanedanı sırasında devlet, yazılı tarihçe üretmekle görevli bir ofis kurdu. Song Hanedanı’ndan (960-1279) itibaren her yeni haneden bir öncekinin tarihçesini yazdı (7).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Şüphenin Tarihi, Sadık Usta, Epsilon Yayınevi, 2021. Sayfa 149.
(2) A.g.e., sayfa 152.
(3) Dünya Düzeni, Henry Kissinger, Boyner Yayınları, 2016. Sayfa 235.
(4) A.g.e., sayfa 238.
(5) A.g.e., sayfa 243.
(6) Ülkelerin Tarihleri, : Peter Furtado, YKY, 2022. Sayfa 59.
(7) A.g.e., sayfa 60.
Leave A Reply