“Kadim bir çınar ağacının fazla yakınına kök salmış bir fidan.
Fidanın ince ve zayıf kökleri su için aşağılara doğru iner, ama çınar ağacının kökleri daha derindedir ve daha çok susamıştır.
Fidan ışığa ulaşmak için ince bedeniyle uzar, ama geniş dalları ve yapraklarıyla çınar ağacı güneş ışığının çoğunu kendine alır.
Sonbahar geldiğinde ise, çınar ağacı yapraklarını döker, fidan da onların altında gömülü kalır.
Bütün çocuklar fidanlara, bütün ebeveynler de çınar ağacına benzemez mi? Onları bu yüzden terk etmemiz gerekmez mi?
Bir başka açıdan ise:
Çınar ağacının yaprakları fidanın etrafına dökülür, gübreye dönüşür, bu da fidanın beslenerek büyümesine yardımcı olur.
Şiddetli yağmurlar, acımasız fırtınalar geldiğinde de çınar ağacı, genç ağacı korur, belki hayatını kurtarır.
Ve oduncular geldiğinde, fidanla hiç ilgilenmezler; tek dertleri, çınar ağacıdır.
Çınar ağacı yıkıldığında fidanı da yıkmaz mı?
Sadece doğrudan onun üzerine düşerse. Fidan çok küçük olduğu için isabet almama ihtimal çok fazladır.”
Joyce’un Kızı, Annabel Abbs, hep kitap, 2017, sayfa 154, 155’den özet.
Leave A Reply