Norveç’in ünlü ve sevilen yazarı Dag Solstad’dan arka arkaya iki roman okudum. Yapı Kredi de anlaşılan bu yazarı seviyor.
Güzel bir tesadüf oldu, yazar eşimle, çevirmen benle yaşıt! Diğer romanı da Banu Gürsaler Syvertsen tercüme ettiği için aynı durum onda da geçerli.
İki roman da hacimli kitaplar değil. Bölümlere ayrılmamışlar, tek parça halinde yazılmışlar.
Yazar diyalog pek sevmiyor, hatta diyalog yazmaktan kaçınıyor bile diyebilirim. Ama uzun paragraflar yazmayı seviyor.
Roman karakterleri soyadları ile anılıyor.
Pekiştirici tekrarlar roman boyunca devam ediyor. Oysa tekrar edilenler hatırlanması gereken hayati hususlar değil.
Henrik Ibsen’in her iki romanda da yeri sağlam.
İki romanın ortak yönleri kabaca bunlar.

Oslo’da Vigeland Parkı. Belediye 1920 yılında bu araziye bir bina yapmış; Gustav Vigeland’a (1869-1943) ev ve atölye olarak vermiş. Sanatçı bu arazinin tasarımını yapmış, parka bronz, granit ve dövme demirden 212 heykel yapıp tüm eserlerini şehre bağışlamış.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, 2003.
İlki, 1992’de yazılmış, bizde 2022’de yayınlanmış olan On Birinci Roman, On Sekizinci Kitap.
Romanı yazar ayırmamış ama biz bir hayatın dört farklı evresi gibi düşünebiliriz.
Bjorn Hansen, evli, bir oğlu var. Turid Lammers’e aşık olup evi terk ediyor. Turid Lammers’in yaşadığı kente taşınıyor. Yine bürokratik bir iş buluyor, sevdiği kadının tutkusu olan tiyatroya o da merak sarıyor ve topluluğa katılıyor. Kadından ve onun evinden ayrılıp kendisine bir ev tutup yeni bir düzen kuruyor. Üçüncü evrede oğlu üniversiteye onun yanında başlıyor. Hassas dengede giden bu ilişki Bjorn Hansen’in bir tertibi ile son buluyor.
Homo ludens, oyun oynayan insan, ilk evredeki tiyatro oyunlarının sahneye konulması, rol dağılımı gibi hususlarla sınırlı kalmıyor, romanın tümünde etkili olan bir kavram. Kişilerin oyun yoluyla kendilerini ortaya koyabilmeleri ana izlek. Oğlu ile birbirlerine karşılıklı oyun oynuyorlar, doktorlar ile Bjorn Hansen, daha sonra ise Bjorn Hansen herkese karşı rol yapıyor.

Vigeland Parkı’ndaki heykellerin 58 tanesi bronz. Havuzun etrafında hayatın dönemlerini (bebeklik, çocukluk, ağaçlaşma ve ölüm gibi) temsil eden 20 grup insan ve ağaç heykelleri ile 60 tane rölyef var.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Oslo, 2003.
Dag Solstad’dan okuduğum ikinci roman Mahcubiyet ve Haysiyet’in 1994 yılında ilk basımı yapılmış, 2018’de Yapı Kredi ilk bunu yayınlamış.
Henrik Ibsen’in Yaban Ördeği adlı oyunu bu romanda da kendine yer bulmuş. Ana karakter Elias Rukla lise edebiyat öğretmeni olduğu için roman boyunca Ibsen’in eserleri sıralanıyor ve pek çok Norveçli yazarın bahsi geçiyor. Genç Elias Rukla’nın sohbet edebildiği, hayranlık duyduğu, hayatını zenginleştiren tek arkadaşı Johan Corneliussen de önemli bir karakter. ‘Kelimelerle anlatılamaz güzelliği’ ile kadın kahramanımız Eva Linde.
‘Grorud semtindeki yüksek bloklardan birinin dokuzuncu katındaki daire’ bu romandaki pekiştirici tekrarlardan biri.
Eğitim, ana izleklerden biri. Sıkıcılığı, didaktikliği, öğrencilerin hoyratlığı, yaşam coşkusuna sahip olanlarla olmayanların seçtiği alanlar, eylem adamı yetiştiren disiplinler ile konformist tip yetiştirenler, Marx ile Kant…Metropollerdeki kentsoyluların zevkine göre ayarlanmış sanat galerilerinin sanat anlayışı; ticari sanat, yani reklam. Güzel kadın, yaşlanan kadın. Marksizm ile kapitalizm. Borç batağına saplanmış köleler. Sohbet ortamlarının tarihe karışması, kısa ve yüzeysel konuşma ortamlarının kişiyi alkole itişi gibi yan izlerle zenginleşmiş bir roman bu.
Mahcubiyet duyabilen ve haysiyet sahibi nadir kişilerden biridir Elias Rukla.
Yararlanılan Kaynaklar
On Birinci Roman On Sekizinci Kitap, Dag Solstad, YKY, 2022.
Mahcubiyet ve Haysiyet, Dag Solstad, YKY, 2019.
Leave A Reply