“Hemingway’i ilk kez 1940’larda okudum ve iğrendim.” Vladimir Nabokov (1).
Hemingway tartıştıklarını boksa davet ederdi. Beysbol yıldızı Hugh Casey’e (1913-1951) aynı şeyi yapınca çok kötü dayak yemişti (2).
Hemingway, anti-Semitist idi (3).
Haruki Murakami, Hemingway’in hiç kuşkusuz 20. yüzyılın en etkili yazarlarından biri olduğunu söyler. Onun eserleri içinde en çok ilk iki kitabı Güneş de Doğar ve Silahlara Veda ile Nick Adams karakterinin yer aldığı ilk dönem öykülerini çok sevdiğini; zaten Hemingway’in eserleri için genel kanının “ilk dönemi iyidir,” şeklinde olduğunu yazar. Bu eserlerde, “nefesimi kesecek kadar harika bir enerji var,” der. Hemingway’in, kendi malzemelerinden güç alan türde bir yazar olduğunu düşünür. Muhtemelen bunun için kendi isteğiyle savaşa katıldığı (Birinci Dünya Savaşı, İspanya İç Savaşı, İkinci Dünya Savaşı), Afrika’da avlandığı, balık tutmaya çıktığı, kendini boğa güreşlerine kaptırdığı bir yaşam sürüp, yazmak için her zaman bir dış güdüye ihtiyaç duymuş olmalıdır, savını ileri sürer. Yaş aldıkça dinamizmi azalmıştı; bununla kıyaslandığında, materyalin ağırlığına güvenmeden kendi içinden hikaye çıkaran yazarın daha rahat olabileceğini söyler (4). Hemingway, yaşlanmakta olan diğer yazarlar gibi azalan yaratıcılığıyla cinsel fonksiyon kaybını bir tutmuştu (5).

“Hep Hemingway’in yüzündendi, kör olası Hemingway’in erkeklik, yiğitlik palavralarının ve yazarın dostu olup, onu ciddiye alan, herkesi yazdıklarını okumaya zorlayan dedesinin yüzündendi……Yazarları ciddiye almak yanlıştı. Gevezelik etmiş olmak için, güzel sözcükleri peş peşe sıralamak için konuşuyor, her türlü boş lafın basılınca genelgeçer bir gerçeklik kazandığını bildiklerinden, basılı sayfalardan yararlanıyorlardı. Hemingway’in kitaplarını okumaktan başka bir günah işlememiş ve varlıklı bir Venedikli olmanın değerini bilmeyen on dokuz yaşındaki bir delikanlıydı.” (6).
Fotoğraf: smh.com.au
“Beyrut’ta ne işimiz var, niye geldik buraya? Sen biliyor musun?”
“Elbette biliyorum, Hemingway’in yüzünden. Burada olmamın nedeni Hemingway!”
“Hemingway mi, boğaları yazan, ağzına kurşun sıkan yazar mı?”
“Ta kendisi. Her işin başı o.”
“Ölmedi mi?”
“Ölsün, ne çıkar? Kitapları aracılığıyla gönderdi beni. Celp teskeresi geldiğinde Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ u okuyordum. “
“Çanlar Kimin İçin Çalıyor’ da ne anlatıyor?”
“Her zaman anlattıklarını. Savaşın insanı adam ettiğini söylüyor. Çünkü savaşta korkuyla, ölümle burun buruna gelindiğini, erkeklik sınavı verildiğini söylüyor…Doğru muydu bunlar, öğrenmek istiyordum. Hemingway on sekizinde savaşa gitmişti. Oysa ben on dokuzuma basmıştım. Gitmek istiyordum, korkuyla, ölümle burun buruna gelmek, erkeklik sınavı vermek, adam olmak, kimliğimi anlamak istiyordum.”
“Anladım! Ne öğrendin peki?”
“Acı çekmekten hoşlanmadığımı öğrendim, korkuyu, ölümü sevmediğimi öğrendim.”(7).
Yararlanılan Kaynaklar
- Kitap İçin 3, Selçuk Altun, Sel Yayıncılık, 2013. Sayfa 95.
- A.g.e., sayfa 237.
- A.g.e., sayfa 244.
- Mesleğim Yazarlık, Haruki Murakami, Doğan Kitap, 2019. Sayfa 90.
- Shakespeare’in Titremesi Orwell’in Öksürüğü, John J. Ross, YKY, 2015. Sayfa 194.
- İnşallah, Oriana Fallaci, Can Yayınları, 1994. Sayfa 316, 317.
- A.g.e., sayfa 319.
Leave A Reply