“Kitaplarımızı toptan yasaklayan bir kanun çıkarılmadı, bu kanun ancak iki yıl sonra çıktı; ama bunun yerine, nereye kadar gidebileceklerini görmek için sessizce bir deney yaptılar, kitaplarımıza ilk saldırıyı resmi hiçbir sorumluluğu bulunmayan bir gruba, Nasyonal Sosyalist Partisi üyesi üniversite öğrencilerine yaptırdılar. Çoktan karar verilmiş olan Yahudi boykotunu uygulamaya koymak için halkın öfkesi oyununu sahneye koydukları gibi, kitaplarımıza karşı duydukları öfkeyi de resmen ortaya koymaları için üniversite öğrencilerine gizli bir işaret verildi. Her türlü gerici düşünceyi açığa vurmaktan pek hoşlanan Alman Üniversite öğrencileri, yavaş yavaş bütün üniversitelerde bir araya geldiler, kitabevlerine girip kitaplarımızı topladılar ve daha sonra ellerinde kitaplar ve dalgalandırdıkları parti bayraklarıyla büyük meydanlara yürüdüler. Yanlarında taşıdıkları kitaplar eski Alman geleneğine göre – Ortaçağ birden değer kazanmıştı – ya buradaki teşhir direklerine çivileniyor ya da – maalesef insan yakma izinleri olmadığı için – odun yığınlarının üzerine atılıp yurtsever özdeyişler okunarak yakılıp kül haline getiriliyordu. Benimle arkadaş olan bir üniversiteli, teşhir direğine çivilenmiş kitaplarımdan bir tanesini daha sonra bana hediye etmişti. Gerçi Propaganda Bakanı Goebbels uzunca bir tereddütten sonra kitap yakma iznini son anda vermişti ama bu yine de yarı resmi bir karardı. Üniversitelilerin kitap yakmasını ve kitaptan nefret etmesini Alman halkının kesinlikle onaylamadığı, o dönemden kalma belgelerde açıkça görülüyor. Kitapçıların bizim kitaplarımızın hiçbirini vitrinlerine koymamaları yönünde uyarılmalarına ve hiçbir gazete bizim kitaplarımızdan söz etmemesine rağmen, gerçek okurlar bundan hiçbir şekilde etkilenmiyordu. Yakalanıp hapse atılma ya da toplama kamplarına gönderilme tehlikesi yoksa, benim kitaplarım bütün bu tahriklere ve zorluklara rağmen 1933 ve 1934 yıllarında hemen hemen eskisi kadar çok satmaya devam etti. Ancak o korkunç uygulamalar Alman halkının korunmasına yönelik bir kanuna dönüştü, yüz binlerce ve milyonlarca Alman okurunu zorla bizden uzaklaştırmak için kitaplarımızın basılması, satışı ve dağıtımı devlete ihanet suçu sayıldı.
Edebi eserlerimin Almanya’da böylesine yok edilme yazgısını, eserlerini benimkinden çok daha değerli bulduğum Thomas Mann, Heinrich Mann, Werfel, Freud, Einstein ve daha başkaları gibi ünlü çağdaşlarımla paylaşmayı utanç değil, onur verici olarak hissetmişimdir.”
Dünün Dünyası, Stefan Zweig, Can Yayınları, 2019. Sayfa 423, 424.
Leave A Reply