Avusturya faşizmi, Nazizme karşı çıkmaya çabalarken bu geleneğe büsbütün katkıda bulunmuştu. (27). 1938’deki Anschluss (İlhak), Alman bakış açısıyla her türlü Avusturyalılığı reddediyordu. Avusturya “Alman ruhunun, Alman şanının ve Alman çabalarının bir parçasıdır” ve Habsburg İmparatorluğu’nun amacı, Orta ve Doğu Avrupa’da üstün Germen düşüncesini öne sürmek, o bölgede evrensel, yani Kutsal Roma Germen İmparatorluğu uygarlığı yaratmaktır. (28). Kutsal Roma İmparatorluğu, Alman ulusu anlamına gelir….Orta Avrupa’da uygarlığı oluşturabilecek tek çimento, Alman kanıydı; başka uluslar kendi milliyetlerinde kalabilirlerdi ama bu daha alt derecede olmak anlamına gelirdi. Yüksek kültür, eskiden nasıl sadece Greko-Romen idiyse, şimdi de sadece Alman olabilirdi….Nazizm ile tehdit karşısında Alman evrenselliğinin en şoven barbarlık haline dönüşebileceği görülmüştür. (29).
Heidegger’in faşizmle olan talihsiz macerası rastlantı değildir, çünkü faşizm, ne kadar az alçakça gözükse de yıkıcılığını koruyan bir boyutta, kendini kapı komşusunun en iyi arkadaşı olarak görmek anlamına gelir ama başkalarının da başka kapı komşularını en iyi arkadaşı olarak görebileceğini göz önüne almaz. (44).
Tuna Boyunca, Claudio Magris, YKY, 2019. Sayfa 27, 28, 29, 44.
Walter Benjamin, “Faşizm, talihini biraz da hasımlarının ilerleme adına onu tarihsel bir norm gibi görmelerine borçludur. 20. yüzyılda bu yaşadıklarımızın “hala” nasıl mümkün olduğuna şaşmak; felsefi bir bakış değildir. Bu şaşkınlık bizi, herhangi bir bilgiye de götürmez, bir bilgi hariç tabii: kaynağındaki tarih anlayışının iler tutar tarafı olmadığı,” diye yazar. (Sayfa 181). “Faşizmin doğduğu iklimlerin ortak paylaşımı, modernlikten duyulan memnuniyetsizliktir.” (Sayfa 184).
Carl Schmitt, Parlamenter Demokrasinin Krizi’nde “Demokrasi modern parlamentarizm olarak adlandırılan şey olmaksızın da var olabileceği gibi, parlamentarizm de demokrasi olmaksızın var olabilir ve diktatörlük demokrasinin zıttı olmadığı gibi, demokrasi de diktatörlüğün zıttı değildir,” diye yazmıştır. “Modern, çağdaş, Avrupai, medeni, Batılı, liberal demokrasi ile otoriter rejimler arasında kan bağı vardır. Modernliğin de doğası faşisttir. İktidar, hep pistir.” (Sayfa 193).
Walter Benjamin, Tarih Tezleri adlı eserinde faşizmin modern, modernin faşist olduğunu iddia eder. Ona göre faşizm, otuzlarda Avrupa’yı ve tüm dünyayı kasıp kavuran kötü ama istisnai bir süreç değildir. Faşizm, modern devletin ufkuna dahildir. Faşizm modernin istisna görünümlü kuralıdır. Hangi devleti kazısan altından nur topu gibi faşizm çıkar. Zygmunt Baumann, “Modern uygarlık Holocaust’un yeterli koşulu değil, kesinlikle gerekli koşuludur. Holocaust’u düşünülebilir kılan, modern uygarlığın akılcı dünyasıdır. Nazilerin Avrupa Yahudiliğini kitle halinde katletmesi yalnızca bir sanayi toplumunun teknolojik başarısı değil, aynı zamanda bürokratik bir toplumun örgütlenme başarısıdır,” der. (Sayfa 199, 200).
(Holocaust, sadece Yahudi Soykırımı’nı tanımlayan İbranice bir kavramdır. Bütünüyle yanmış anlamındadır.) (Sayfa 201).
Benjaminia: Dil, Tarih ve Coğrafya, Besim F. Dellaloğlu, Versus Kitap, 2008.
Leave A Reply