“Stalin kaç kurbanın ağırlığını taşıyordu vicdanında acaba? Romanya’da hala ölüler sayılıyor; Macaristan’da 1956’daki ölü sayısı 30 bindi. Asıl hesaba sığmayacak bir şey varsa o da, diktatörlüğün Doğu Avrupa ülkelerinde felsefeye, sanata ve edebiyata verdiği zarardı. Sovyetler Birliği, dayatmacı ideolojisiyle bu ülkelerin ekonomik kalkınmalarına engel olmakla kalmayıp onların ulusal kültürlerini ve kimliklerini de boğup yok etmeye çalıştı.
Bildiğim kadarıyla hiçbir muhalif Rus yazar bu sorunları ele almadı ya da söz konusu etmedi. Kendi tiranlarına boyun eğmek zorunda kalanlar, yabancı istilasına, kendi istilalarına boyun eğen bu “önemsiz, küçük ülkeler” hakkında ne düşünüyor acaba? Bu kendi ülkelerinin istilasıydı. Bu durumdan bir kere olsun hicap duydular mı ya da duyacaklar mı?”
Okumaz Yazmaz, Agota Kristof, Can Yayınları, 2024. Sayfa 24, 25.

İrlandalı sanatçı Mariechen Danz’ın (1980-) Beden Tuğlaları adlı yerleştirmesi, Haliç Tersanesi’nde bulunan tuğlaların kopyaları üzerinde insan organlarının modellerini ve insan bedenini imgelerini yansıtıyor. Tuğlalar, insan bedeninin fosilleşerek mimari yapılara dönüştüğünü öne sürerken, insan formuna ve onun geleceğine dair bir söz söylüyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, İstanbul Bienali, 2019.
Nazizm iktidardayken Stalinizm gibi “totaliter”di. Her şeyi kontrol ediyordu. Umberto Eco‘nun tabiriyle Mussolini’nin faşizmi “bulanık” bir totalitarizmdi. Farklı felsefi ve siyasi fikirlerden oluşan bir kolaj, bir çelişkiler yığınıydı. Trump da “bulanık”.
1920 ve 30’ların faşizmleri, Birinci Dünya Savaşı’ndan doğmuştu. Hem araç hem amaç bakımından doğaları gereği askeri nitelikteydiler. Bugünün faşizmi geçmiştekinden farklı. Eco, Ur-Faşizm, yani Ebedi-Faşizm’in bir dizi karakter özelliğini anlatır.
Özelliklerden biri gelenek kültü; faşistler geçmişe tapar, modern olanı reddederler.
Bir diğeri analitik eleştiriye düşmanlık. Farklılıklara ilişkin korkuyu körükleyip mutabakat kovalamak. Ur-Faşizm, doğası gereği ırkçıdır. Gücünü bireysel veya toplumsal hayal kırıklığından alır. Milliyetçiliği kullanarak hayal kırıklığına uğramış, kendini aşağılanmış hissetmiş orta sınıfa seslenir. Halk yekpare bir varlıktır, kutsal lider onların tercümanıdır. Ur-Faşizm, sistematik olarak yalan söyler. Herkes kahraman olmak üzere yetiştirilir. Maçoluk ve savaş kutsanır. Güç isteğini cinsel konulara yöneltir. Standart dışı cinsel alışkanlara tolerans göstermez.
Bugünkü şiddeti yüceltmiyor; ekonomik ve ticari savaşlarla ilgileniyor. Faşist özellikler taşıyan günümüz otoriterlerinin kimisi, Ur-Faşizm’in gelenekçilik, milliyetçilik ve ırkçılık gibi birçok özelliğini paylaşıyor. Yani temel tutumlar mevcut.
Faşizm Ölmedi, Kılık Değiştirdi, Martin Wolf, Financial Times, Oksijen, 29 Mart-4 Nisan 2024.
Tek adam bizi istismar eder ve zamanla buna alışırız.
Kusurlu da Olsa Demokrasi Otokrasiden Çok Daha İyidir, Martin Wolf, Financial Times, Oksijen, 5-11 Nisan 2024.
Leave A Reply