İç savaş, bir ülkenin başına gelebilecek en kötü şey. Suriye’de, bunca zaman sonra bile tünelin ucunda bir ışık görünmüyor. 2003 yılında yaptığım Suriye gezisinde pek çok uygarlığın izlerini görmüş, Suriye’ye gitme kararımdan çok memnun kalmıştım. Şimdilerde savaş haberleriyle beraber gelmekte olan bazı tarihi eserlerin de tahrip olduğu haberleri çok üzücü. En kısa zamanda akan kanın durmasını umalım ve Şam ile gezimize başlayalım.

Şam – Ulusal Müze
Ulusal Müze’nin giriş kapısı, Yunan, Roma, Mezopotamya, Bizans etkisi taşıyor. Sekizinci yüzyılda Emeviler döneminde yapılan çöl saraylarından Kasr el Hayır el Garbi’nin parçalarından yapılmış. Akantus yaprakları, sütunçeler, altı köşeli yıldız, çıplak memeli kadın, hayvan figürleri, hayat ağacı motifleriyle süslenmiş. En tepe antikiteyi temsil ediyor.

Ulusal Müze’nin bahçesinde küçük bir binanın içinde Dora Europos’tan taşınmış sinagog freskolarını gördük. Dora Europhos’u, MÖ 4. yüzyılda Selevkoslar kurmuş. Dora Europhos, Fırat kıyısında, Mari’nin kuzeyinde. Buradaki sinagog MS 2. yüzyılda yapılmış. Sasani saldırısında sinagogun duvarı devrilmiş, freskolar çatlamış ama toprağa gömülen freskolar korunmuş.

Süleymaniye Tekkesi, on altıncı yüzyılda yapılmış. Mimar Sinan’ın eseri bir Sufi tekkesi. Klasik Osmanlı üslubu.

San Remo’da ölen ve İstanbul’a en yakın müslüman toprağına defnedilmeyi vasiyet eden son padişah Vahidettin Süleymaniye Tekkesi’nin arkasında gömülü.

Daha sonra Doğu Kapısı’ndan Hıristiyan mahallesine girdik. İlk Hıristiyanlardan Hananya’nın şapeline gittik. Resullerin İşleri Bap 9 Hananya’dan bahsediyor.
Leave A Reply