
Esat Paşa Hanı- Şam valisi Esat Paşa tarafından 1751 ile 1752 yılları arasında yaptırılmış, eski Şam şehrindeki en büyük, en iyi hanlardan biri ve mimari açıdan şehirdeki en iddialı yapılardan biri imiş. 2,500 metrekarelik bir alanı kaplayan bu kervansaray, Osmanlı hanı özelliklerine uygun olarak, merkezi bir avlu etrafında iki katlı. İkinci katta, genellikle konaklama amacıyla kullanılan ve avluya dönük bir galeri boyunca sıralanan seksen oda var. 1758 yılındaki depremde avlu kubbelerinden üçü çökmüş. 1990 yılında gerçekleştirilen restorasyona ve kubbeler yeniden inşa edilene dek açılan delikler ahşap kalaslarla kapatılmış. 20. yüzyılın başında, hanın artık ticari bir kullanımı kalmamış. 1990 yılındaki restorasyonuna dek han bir üretimhane ve depolama yeri olarak kullanılmış. Han için yapılan restorasyon çalışması, Ağa Han Mimari Ödülü kazanmış. Han, değişimli bazalt ve kireçtaşı sıralarıyla inşa edilmiş.

Azem Sarayı- Şam valisi, Azm ailesinden Esat Paşa’nın sarayının selamlık binası. Saray, 20. yüzyılda Fransızlara satılmış. 1925’de Fransızlara karşı çıkan ayaklanmada zarar görmüş. Günümüzde etnoğrafya müzesi.

Azem Sarayı- Siyah bazalt, kum taşı ve kireç taşından yapılan bantlar özellikle Memluk mimarisinde çok kullanılırmış. Osmanlı mimarisine Memluklardan miras kaldığı düşünülüyor.

Hamidiye Çarşısı- Hala Sultan II. Abdülhamit ‘in adı ile anılan çarşının çıkışında, Korint üsluplu kolonlarla karşılaşıyorsunuz. Jupiter’e adanmış olan, III. yüzyıldan kalma Roma tapınağı Hamidiye’nin dükkanlarıyla bütünleşmiş.

Selahaddin Eyyubi Türbesi- Selahaddin Eyyubi 1193 yılında Şam’da ölmüş. Aynı yıl Emevi Camii’nin dış avlusuna türbesi yapılmış. 1898 yılında Şam’a gelen II. Kaiser Wilhelm türbeyi restore ettirmiş ve fotoğraftaki mermer lahdi hediye etmiş! Ama, Selahaddin Eyyubi, mermer lahdin yanındaki Eyyubi stilinde süslenmiş ahşap lahdin altında yatıyormuş.

Hicaz Garı- Hicaz Demiryolu, II. Abdülhamit tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’dan başlayan demiryollarının bir bölümü. Demiryolunun teknik işlerinin başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu. Hicaz Demiryolunun yapımı ile İstanbul ile Kutsal Topraklar arasındaki ulaşımı güçlendirmek, bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımını kolaylaştırmak, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesini sağlamak ve Arap ülkelerinin ekonomik gücünü yükseltmek hedefleniyordu. Almanların hedefi ise Berlin ile Hicaz’ı bağlamaktı. Aynı yıllarda Berlin- Bağdat demiryolu da yapılmaktaydı.O dönemde Mısır, dolayısıyla Süveyş Kanalı İngiliz işgali altındaydı ve İngilizler Almanların kendilerine komşu topraklara kolayca ulaşmasını arzu etmiyordu. Lawrence of Arabia 1917’de demiryolunu birkaç kez bombaladı. Aynı şekilde yerli halk da demiryolu yapımından memnun değildi. Hacı kafilelerini soymakla geçinen Arap kabileler demiryolunu sabote ediyor, bölge halkı traversleri söküp kendi işlerinde kullanıyordu.
Cemal Paşa, Hatıralar’ında ( Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) Savaş sırasında Suriye ve Filistin’de Dördüncü Ordu tarafından inşa ettirilmiş olan demiryollarının toplam uzunluğunun beş yüz kilometreyi geçtiğini belirtiyor.
Demiryolu, asıl hedefteki ulaşım noktası olan Mekke’ye kadar uzatılamamıştır. Hicaz Demiryolu hedefine varamamıştır.
Garın karşısında zamanın en iyi otellerinden Orient Palace Hotel var.
Leave A Reply