
Amerikalı akademisyen Ralph Keyes 2004 yılında Hakikat Sonrası Çağ adlı kitabını yazdı. 2016 yılında Oxford Sözlüğü bu kavramı (The Post Truth Era) yılın sözcüğü seçti. Hakikat Sonrası Çağ’da, tam olarak gerçeği yansıtmamakla birlikte yalan da denemeyecek muğlak ifadelerden oluşan “zenginleştirilmiş bir gerçek” vardır. Neo-gerçek. Yumuşak gerçek. Suni gerçek. Hafif gerçek. Donald Trump bunu “gerçeğin bükülmesi” olarak adlandırıyor (1).
Günümüzde, bilme ile inanmanın yarışını inanma kazanmıştır. Politika, bilgi teknolojisinin gelişimine aykırı şekilde, büyük oranda gerçeği perdeleme üzerine kuruluyor. Siyaset, medyadan sanata, iş yaşamından sosyal hayata yalanla örülü bir evren yaratıyor. Yalan habere inanılıyor, yalancı politikacının peşinden gidiliyor. Gerçek “zenginleştiriliyor”. Gerek kişiler gerekse toplum, olduğundan daha iyi görünme arzusu taşıyor. Bunun için rol kesiliyor. Gerçeği gizlemenin zaman kazandırdığına, gergin toplumsal ortamları yumuşattığına, mahcubiyeti engellediğine, çatışmalardan sıyrılmayı kolaylaştırdığına inanılıyor. Medyaya önemli görevler düşüyor. İnternet de doğru ve yanlış bilginin yan yana yer aldığı bir mecra (2)(3).
1960 sonrasına Güvensizlik Çağı da denmişti. Korkunun sistemli bir süreç haline dönüşmesiyle, döneme Risk Toplumları adı yakıştırıldı. Sanayi üretimi mekanizmalarının oluşturduğu kirlilik ile çevre koşullarında ortaya çıkan yıkım ve küresel ısınma da güvensizlik ortamının artmasına katkıda bulunuyor. Önce mekanın yitimini yaşayan dünya, sonra da gerçeğin yitimini yaşıyor ve mistik-metafizik arayışlarla Gerçeküstücülük artıyor, deniyor (4).
Susan Sontag (1933-2004), gerçeklik duygusunun aşınmış olmasından; içinde yaşadığımız “seyir toplumu” için, her şeyin seyirlik hale getirilmesi gerektiğinden hatta insanların özleminin de seyirlik hale gelmek olmasından yakınır. “Gerçekliğin yerinde artık sadece temsiller var,” diye yazar (5). Jean Baudrillard (1929-2007) buna similacrum (Yun. taklit) der (6).
Richard Schechner’in (1934-) adını koyduğu “restore davranış”, yani kendinden başka biri gibi davranmak, hayatları yapılandıran tutum haline gelmiştir (7).
İnsanlar yaşamlarını, gerçekliğin içini boşaltacak bir taklitçilikle sürmeye yöneltiliyor. Hızla belirip kaybolan imgeler karmaşası yaşanıyor. Tüm yenilikler öyle bir hızla eskiyor ki, neredeyse dile geldikleri anda tarihe karışıyorlar (8).
Polonyalı sosyolog ve filozof Zygmunt Bauman (1925-2017), Sıvı Modernite adlı kitabında çağımızı tanımlamak için Akışkan Modernite terimini kullandı. Bauman’a göre, toplumdaki değişim o kadar hızlanmıştı ki, sıvılaşmış, akışkanlaşmıştı. Değişim, değişmeyen tek şeydi. Bunun ortaya çıkardığı belirsizlik de tek belirli şeydi. Eski katı ve belirgin yapıların ve alışkanlıkların yerini; sürekli değişen, esnek ve muğlak yapılar almıştı. Bauman buna bugünün yeme-içme alışkanlıklarından, sosyal medyaya, yaşanan aşklara ve içinde bulunduğumuz siyasi ve ekonomik düzene kadar her şeyi dahil ediyordu (9).
“Üçüncü bin yıla 2001’de giriliyordu. Ama insanlar ısrarla günbegün yaklaşan milenyumdan söz ediyorlardı. Oysa 2000, 20. yüzyıla dahildi. Bundan sonra hep böyle olacak, insanlar kendilerine ve birbirlerine göz göre göre yalan söyleyecek, gerçeğin hiçbir önemi kalmayacaktı. 2000 yılına girdiğimiz gece, gerçeği de sonsuza dek terk edecektik. Gerçeğin tamamen dışına çıkacak ve artık orada yaşayacaktık.” “2000 yılı takvim fetişizmi için ideal bir yıldı!” (10).
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Hakikat Sonrası Çağ, Ralph Keyes, Delidolu, 2017. Sayfa 25.
(2) Performans, Marvin Carlson, Dost Kitabevi, 2013.
(3) Hakikat Sonrası Çağ, sayfa 91.
(4) Modernizmin Karanlık Yüzü: Risk Toplumu, Suat Soydemir, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 3, No 2, 2011.
(5) Başkalarının Acısına Bakmak, Susan Sontag, Agora Kitaplığı, 2004. Sayfa 109.
(6) Postmodernizmi Anlamak, Glenn Ward, Optimist Yayım, 2014. Sayfa 95-119.
(7) Performans, sayfa 24, 25.
(8) Dokunulmaz Olan Hiçbir Şey Yoktur, Her Şey Söylenebilir, Raoul Vaneigem, Dost Kitabevi, 2018. Sayfa 48.
(9) Sıvı Zamanların Adamı, Verda Özer, Hürriyet, 14 Ocak 2017.
(10) Zamir, Hakan Günday, Doğan Kitap, 2021. Sayfa 349, 350.
Leave A Reply