“Yok edilen düşüncelerden biri de göçmenler toplumuna girdiğimizdi. Yıllar boyunca insanlar şehirlerin kenar mahallelerine yığılan siyah Afrikalı ve Mağripli ailelerin gelip geçici olduğuna inanmıştı, günü geldiğinde, tıpkı yitirilen sömürgelerde olduğu gibi, arkalarında bir egzotizm ve buruk pişmanlık izi bırakarak, çoluk çocukları ile birlikte geldikleri yere döneceklerdi. Oysa şimdi onların kalıcı olduklarını biliyorlardı. Yeni bir göçmen dalgası gibi, bir iç göç halinde, “üçüncü kuşak” görünür oluyordu……tehlikeli bir topluluktu bu, başka bir yere, Cezayir’e ya da Filistin’e ilgi göstermelerinden rahatsız oluyorduk. Onlara resmi olarak “göçmen kökenli gençler” deniyordu,… kendilerine Fransız demeleri, henüz hak etmedikleri bir şanı gasp ediyorlarmış gibi, alttan alta münasebetsizlik olarak görülüyordu.”
“Araplardan hala korkuyorlar, en iyi ihtimalle onlara kayıtsızlıkla yaklaşıyorlardı. Akdeniz’in öte yakasında Fransızları öldürenlerin kardeşleriyle sokakta burun buruna gelmeyi asla içlerine sindiremiyor, onlardan uzak duruyor, görmezden geliyorlardı. Göçmen işçiler ise sokakta Fransızlarla karşı karşıya geldiğinde, onların gözünde düşmanın suretine sahip olduklarını biliyorlardı.”
“Yapılan anketlerde, Fransızların %55’inin ülkede çok fazla Arap olduğunu düşündüğü ortaya çıkıyordu.”
“Le Pen, ‘Fransızların içinden düşündüğünü’ yani çok fazla göçmen olduğunu, dile getiren adamdı.”
“İnsanlar metroya binmeye devam ediyordu ancak hava sessizce ağırlaşıyordu vagonlarda. Otururken, yolcuların ayaklarının dibindeki şüpheli spor çantalarına bakıyorduk, özellikle de örtük biçimde saldırıların sorumlusu olarak gösterilen gruptan olabilecek kişilere, yani Araplara.”
Yararlanılan Kaynak
Seneler, Annie Ernaux, Can Yayınları, 2022. Sayfa 170, 75, 136, 154,151.
Leave A Reply