Halk dini denilen ve özellikle din antropolojisinde oldukça merkezi yer tutan inanç motifleri ve pratiklerinin tezahürlerine dünyanın her yerinde rastlanır. İçeriği ve çerçevesi yaşam biçimine ve kültüre uyarlı bu dinsellik, kitabi püriten ve normatif nitelikli, din bilginleri tarafından temsil edilen anlayışın yarattığı ikilik, antropolojide ‘büyük gelenek-küçük gelenek’ şeklinde kavramsallaştırılmıştır.
Halk dini yahut ‘küçük gelenek’, bağdaştırmacı (syncretic) ve uyarlamacı (accommodationist) iken, ‘büyük gelenek’ püriten ve özcüdür.
Her yeni din kendisinden önceki dinsel inançlardan, pratiklerden ve efsanelerden pek çok unsuru bünyesinde barındırır. Bu açıdan tüm dinlerin senkretik olduğunu söylemek yanlış olmaz.
İslam kaynaklarına Cercis Aleyhisselam adıyla bir peygamber olarak giren Ayios Yeorgios, uğradığı eve bolluk ve bereket saçan, kuru tahtaları yeşertip ulu ağaç haline getiren ve hastalıkları iyileştiren bir Aziz olarak anlatılır. Kültü de 6 Mayıs’ta kutlanır. Ayios Yeoryios’un bir Hitit Tanrısının Hristiyanlaştırılmış formu olduğunu biliyoruz.
Mevlit, Peygamber’in doğumunu ve hayatını anlatan manzum eserin de adıdır. Çok sayıda böyle eser olmakla birlikte en meşhuru Süleyman Çelebi tarafından 1409 yılında yazılmış olandır. Bir çocuğun doğumu, bir yakının ölümü, sünnet veya evlilik gibi insan hayatında belirleyici değişikliklere yol açan durumlarda da törensel çerçevede okunur. Bunun Hristiyan ayinlerinden, muhtemelen de İsa’nın doğumuna yönelik Noel’den bir etkilenmenin sonucu ortaya çıkmış senkretik bir kutlama olduğudur .
Senkretizm, farklı inanç sistemlerinin etkileşime girerek karışması sonucunda yeni inanç ögelerinin ya da örüntülerinin ortaya çıkması, dinsel bağdaştırmacılıktır. Ulema açısından bu senkretik inanç motifleri ve pratikleri, hurafe, boş inanç, batıl itikat şeklinde olumsuzlanır. Pek çok yerel pratiğin, ‘temel’ İslami esaslara uymadığı için İslam dışı, yanlış ve sapkın olduğu ileri sürülür. ‘Orijinal’ İslam’da bulunmadıkları ileri sürülerek reddedilirler.
Yeni din yayılırken bölgede var olan inanç motiflerinin içselleştirilmesi yayılımı kolaylaştırır ve dolayısıyla genişletir.

İnsan kutsal saydığı nesnelerin canlı ve özel bir güçle yüklü olduğunu düşünebiliyor. Ama, nesnelerin özel güçlere sahip oldukları, canlı oldukları anlayışı, onlara her zaman birer ruh da yakıştırmalarına neden olmuyor; çünkü canlı olmak ve bir ruha sahip olmak birbirinden çok farklı kavramlar. Canlı, hayat taşıyan nesneler, pekala ruhtan yoksun olabiliyor; ama içlerinde, duygusal iletişimi sağlayacak bir çeşit enerji ve bilinç barındırıyorlar (Animatizm / Canlıcılık).
Maşimon’un bayramı 25 Temmuz’da. Sigara ve rom içen yerel bir aziz. Onuruna görkemli tören alayları ve ayinler yapılıyor. Maşimon, büyük olasılıkla, eski Maya tanrılarıyla İncil’deki Yahuda’nın bir karışımı. Tahta maskesi, ağzında sigarasıyla, törenler boyunca gelen geçene sergileniyor. Müzik Aletleri Müzesi’nde sergilenmekte olan Maşimon (Maximon).
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Antigua, Guatemala, 1998.

Köyün yaşlıları başında nöbet tutuyor, ağzına içki döküp, dudaklarına yanmış purolar veya sigaralar tutuşturup gelen ziyaretçilerden bağış topluyorlar. Onun sigaralarından oluşan küllerin hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğuna inanılıyor.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Santiago Atitlan, Guatemala, 1998.
Yararlanılan Kaynaklar
Din Hayattan Çıkar, Tayfun Atay, İletişim Yayınları, 2019. Sayfa 55-60, 80.
Dünya İnançları Sözlüğü, Orhan Hançerlioğlu, Remzi Kitabevi, 1993. Sayfa 43.
Lake Atitlan and the Western Highlands, Destination Guatemala, Sayfa 69.
Leave A Reply