İlk taslak bitince bir hafta dinlenip, ilk taslağın tümünü baştan aşağı yeniden yazdığını, bu yeniden yazım aşamasının bir ila iki ay sürdüğünü; yine bir hafta dinlenip ikinci kez en baştan yazdığını, bu kez ince detayları düzelttiğini; bitince yine kısa bir süre dinlendiğini, ardından cümlelerin detaylı ayarını yaptığını; bu aşamadan sonra iki ila dört hafta gibi daha uzun bir ara verip, eseri çekmeceye koyup unuttuğunu, tatile çıkıp, çeviri işi yaptığını belirtiyor. Sonra bir kez daha, detaylı kısımları en ince ayrıntısına kadar yeniden yazmaya girişiyor. Daha önce göremediği kusurlar bu aşamada görünür hale gelirmiş. Artık başka bir kişinin izlenimi gerekli olur, taslağı daima önce karısına okuturmuş. Taslağı okuyan kişi bir yerde bir şeyi işaret ettiğinde, orada bir şekilde sorun var diye düşünürmüş. Mükemmel yazılmış cümle diye bir şey olmadığını, her cümlenin çok daha iyi olma olasılığının olduğunu düşünüyor. Tüm bu süreçten sonra roman taslağını editöre teslim ediyormuş. Taslağı yayınevine teslim edip ilk dizilen prova baskıdan sonra bile pek çok düzelti olabiliyormuş. Murakami, bütün bu aşamalarda düzeltme yapmaktan hiç bıkmadığını yazıyor. (Bilmiyorum tüm roman yazarları böyle mi çalışıyor ama ben doğrusu okurken bile sıkıldım.) Sipariş üzerine yazmadığı için son teslim tarihi diye bir şey olmadığını, istediği gibi yazdığını söylüyor (26, sayfa 90, 98-109).

Fotoğraf: Nadine Reinke Pandullo, Visual Storyteller
Önce kitabın adını tasarlarmış. Uzun başlıklar kurmayı, kitabın adı ile merak uyandırmayı seviyormuş. Karakterlere ad vermekten de çekinirmiş. Uzun süre adı olmayan karakterler kullanmış. Başkaraktere ad vermeye İmkansızın Şarkısı ile 1987’de başlamış. Karakterlerin bir noktadan sonra yazarın elinden çıkıp kendi başına hareket etmeye başladığını öne sürüyor (26, sayfa 84, 94, 95, 97, 154, 155, 159).
İlk yirmi yıl “ben” diliyle yazmayı tercih ettiğini; bu ben’in Haruki Murakami olmadığını ama, yazar ile karakteri arasındaki sınırın zaman zaman belirsizleşmesinin kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu’nda iki tane birinci tekil şahıs (birisi çocuk söylemiyle ben, diğeri yetişkin söylemiyle ben) kullandığına dikkat çekiyor. Birinci tekil şahıs kullanarak yazdığı son romanın Zemberekkuşu’nun Güncesi (1994-95) olduğunu belirtiyor. Sahilde Kafka’da ise romanın yarısı üçüncü tekil şahıs, Genç Kafka’nın olduğu bölümler birinci tekil şahıs anlatımıyla yazılmış (2002). Sadece üçüncü tekil ile yazması için yirmi yıl gerekmiş (26, sayfa 158). Ama bizde son basılan, içinde sekiz kısa anlatı olan kitabının adı Birinci Tekil Şahıs ve hepsini de ben diliyle anlatmış (28).
Denemeler de yazdığını ama roman yazarken başka bir türde, çok önemli değilse, yazmadığını belirtiyor. Ama roman yazarken aynı anda çeviri yapmanın, beynin dengesini kurmak için faydalı olduğunu yazmış. Deneme, öykü, novella yazmayı sevse de temel alanının roman olduğunu belirtiyor.
1982 yılında, Yaban Koyununun İzinde’yi tamamlamasından kısa bir süre önce, yazdığı şiirleri, basım ücretinin yarısını kendisi karşılayarak yayımlatmış. 500 kopyanın ancak 300 tanesi satılmış. Şiirlerinin ne yayınevlerinin ne de okuyucuların ilgisini çekmediğini görmüş (28, sayfa 89, 90).
Yalnızlık, iç sıkıntısı, melankoli, yabancılaşma ve kopuş, kaybetmek, gündelik hayatın kasvetli sıradanlığı, maddeci dünyanın maneviyata olumsuz etkisi, metropollerin canavarlaşması, aşkın imkansızlığı temaları üzerine çeşitlemeler yapıyor. Kuyu, sık kullandığı bir metafordur (2). Tüm eserlerinin şeyleşme teması üzerinedir de denebilir.
Haruki Murakami, bir 19. yüzyıl yazarı gibi her şeyi izah etmeyi tercih eden, okura mesafeli bir yazardır. Büyülü Gerçekçilik’e yakın yazar. Kitapları metaforik, metafizik özellikler taşır.
Murakami yazınında kimi kez anlatı zamanı ile anlatılan zaman birbirine karışır. Analepsis (olayın şimdisini anlatırken eskiye değinme) ve Metalepsis (dönüp eskiyi anlatırken sonradan olanları ekleme) gibi zaman kaymaları yapar. Kurgusunu ve kahramanlarını salt görünen açıdan yansıtmak yerine, kolaj tekniğini kullanır. Bu anlamda kübist akıma yakındır (2).
Yaşayan Japon yazarlar arasında yabancı dillere en çok çevrilmiş edebiyatçıdır.
Leave A Reply