- 18. ve özellikle 19. yüzyıllarda, İngilizler kraliyet ailesinin Alman kökenli olmasına açıkça sinirlenmeye başladılar. Kraliyet ailesi Birinci Dünya Savaşı sırasında adını daha İngiliz bir isim olan Windsor olarak değiştirdi.
- Ulusal dil görece yeni bir olgudur. Milli dilde konuşma ancak 19. yüzyılda, seçkinler arasında bir kendini tanımlama meselesi haline geldi. Özellikle Orta Avrupa’da dil, ulusal kimlik tartışmalarında merkezi bir rol oynamıştır. Sözlükler, dil bilgisi ve imla kılavuzları, 18. ve 19. yüzyıl İngiltere ve Amerika’sının ulusal sürecinin de önemli bir parçası olmuştur.
- 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da yapılan eğitim reformu ile ortak bir Fransız tarihi ve standart bir Fransızca okullarda öğretilmeye başladı. Böylece ortak dil ve tarih, Katolik kimliğine eklendi. Protestanlar ulusal birlik adına katledilmiş veya sürgüne yollanmışlardı. “Fransız” olmak için diğer bütünleştirici faktörler, Fransızların, bütün kesimleriyle Devrim’e ve ardından Napolyon Savaşlarına katılımları olmuştur. Fransızların tek bir halk olarak oluşumları böyle gerçekleşmiştir.
- Milliyetçilik, bir erkek ideolojisidir. Militarizmin ve geleneksel ataerkil kültürün benimsenmesi dolayısıyla cinsiyetçidir. Milliyetçi söylem, aynı zamanda ulusun geleceğini nüfus artışında görmesi itibarıyla, genellikle üremeye vurgu yapar. Sırp milliyetçilerinin, Bosna’dan istedikleri toprakları boşalttırmak için tecavüz suçunu bu denli çok işlemelerinin bir nedeni de budur.
- İnsanları, ilksel bağlar üzerinden seferber eden liderler baştayken, ulusal ya da etnik kimlikler ırkçı düşünüşle birleşirse Hitler Almanya’sında, Burundi ve Ruanda’da olduğu gibi tehlike kapıda demektir. Ama ırkçı düşünüşün milliyetçilikle bir araya gelmesinden otomatik olarak soykırım çıkmaz. İmparatorluklar soykırıma yatkın değillerdi. Soykırım asıl büyük örneklerini, milliyetçi söyleme dayanan modern devletler yarattılar.
- Romalılar için natio, yani ulus, aynı atalardan gelen, aynı karaktere sahip kişiler demekti.
- Ulus kavramının, egemen bir varlık olarak kendisini Fransız Devrimi ile tesis ettiği düşünülür. Bastille baskını, az sayıda kişi tarafından gerçekleştirilmiş olmasına rağmen, halkın aktörlüğü fikrini simgeler. Fransızların vatandaşlığa ilişkin fikirleri, etnik olmaktan ziyade siyasi bir anlam taşıyordu. Bu sebeple Fransa modern ulus-devletin anası sayılır.
- Amerikan İç Savaşı (1861-1865) Amerikan milliyetçiliğini Birleşik Devletler düzeyinde pekiştirmiştir.
- Bismarck ile Hitler arasındaki dönem (1890-1933), koyu ve etnisiteye dayalı bir Alman milliyetçiliğine sahne olmuştur.
- Milliyetçilik insanın sonradan ve emekle kazanılmış özellik ve imkanlarına değil, aksine doğal veya doğuştan edinilmiş sayabileceğimiz ırk, dil, din, gelenek, ülke doğası, tarih gibi boyutlarına vurgu yapar ve bunlara anlamlar yükler.
Amerikan İç Savaşı, Bastille baskını, Bismarck, Büyük Britanya, cinsiyetçi, Fransız Devrimi, Hitler, İskoç ulusal kimliği, kilt, Milliyetçilik, Napolyon, natio, nüfus artışı, soykırım, Ulus Devlet, Ulusal dil, Windsor
Leave A Reply