- Türklerde yerleşik yaşamın MÖ 4.-3. yüzyıllara kadar geri gittiğini Orta Asya’da Maveraünnehir, Dehistan, Seistan, Harezm, Fergana, Cürcan, Talas ve Çu ovalarında bulunan kalıntılar kanıtlamaktadır. Türklerin yaşadığı bölgelerin büyük bölümü tarıma elverişli olmadığından, hayvancılık öncelikli uğraş alanı olmuştur. Yaz aylarında hayvanların iyi beslenebilmesi için bol otlaklı yaylalara çıkılmakta, soğuk mevsimlerdeyse kışlıklara dönülmektedir. Bu gidiş gelişler, eski Türklerin yazlık ve kışlık yaşamının ayrılmaz parçalarıdır. Yaz ve kış arasında bu denli hareketli bir yaşam süren toplulukların evlerinin, hafif ve taşınabilir olması avantajlıdır.
- Taşınabilir evler yurt, alaçık ya da topak ev olarak adlandırılan çadırlardır. Türk çadırlarının en önemli iki özelliğinden ilki, taşıma kolaylığı sağlayan hafif malzemeden yapılmış olmalarıdır. İkincisiyse, kurulup sökülebilme kolaylığının sağladığı olanaklardır. Bu iki özellik, çadıra, geçici yerleşmeler için en uygun barınak niteliği kazandırmıştır.
- Üstü kubbeli ve silindir gövdeli olan yurt çadırlarının boyutları, içinde yaşayan birey sayısına göre değişir.
- Üstü kubbeli, dairesel planlı olanlar, biçimlerini Moğol çadırından almıştır.
- Eski minyatürlerden anlaşıldığına göre, Türk çadırlarının dört köşeli, direkli ya da direksiz olanları vardı. Bunlardan başka, tavanı dört direk üzerine oturtulmuş çok büyük tiplerin yapılmış olduğu da saptanmıştır.
- Kümbet, çadır kültürünün mimariye yansıması ile ortaya çıkmış bir formdur.

Hiva’da Yeni Saray’ın İşret Avlusundaki (misafirhane/kabulhane) çadır. Binanın çadırın etrafındaki bölümlerinde misafir odaları var. Macar Yahudisi Türkolog, seyyah Arminus Vambery (1832-1913) de burada kalmış. Vambery’nin Orta Asya hakkında yazdıkları Avrupa’da büyük ilgi görmüştü. Kendisinin büyük ihtimalle Büyük Britanya Krallığı casusu olduğu düşünülüyor. Yani, Büyük Oyun’un parçası olmuş bir kişi.
Fotoğraf: Gülüm Ilgaz

Bu Türkmen çadırının üzerine örtülen kumaş yağmur, rüzgar geçirmiyor. Rezent adlı bu kumaş Rus malı.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Çadır çok kolay kurulup kaldırılabiliyormuş. Yerler halı ve keçe ile kaplı. Çadırın tüm parçaları tam bir deveye yüklenebilecek miktarda.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu

Çadırın tepesi, tüynük. Burası havalandırma deliği. Soba kurulduğunda ise baca görevi görüyor.
Standart Türk yurtlarının yarı çapı genellikle üç buçuk metredir. Şemsiye gibi kolaylıkla açılır, kapanır tarzda ağaçtan yapılmış bir kafesin üzerine kıldan dokunmuş kalın keçeler çekilir. Tepesindeki, dumanın çıkmasını temin eden yuvarlak deliğin üzerine de bir keçe parçası konulur. Aşağıdan bir ip veya sırık vasıtasıyla bu keçe parçası, kolaylıkla açılıp kapanır. Çadırın kapısı daima kıbleye karşıdır, içindekiler başlarını kıbleye çevirerek uyur. Çadırın esas eşyası olan halı ve kilimlerden misafirin altına mümkün olduğu kadar çok sererler. Bu, misafire gösterilen bir saygı ifadesidir.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Comment
Topak çadırı çok güzel çekmişsiniz. Sağolun. Kopyalayabilir miyim? Saygılar.