- Timur, boyun eğdirdiği bölgelerde adamlarını yağma için serbest bırakmadan önce, zanaatkarları, sanatçıları, yapı ustalarını ve yazarları koruma altına almış, onları Semerkand’da toplamıştır. Timurlu çağı, Orta Asya sanatının Moğol istilası sonrasında büyük yaratıcılık gösterdiği bir dönmedir. Sanatlarda ve düşünce hayatında tüm 15. yüzyıl boyunca gelişen bu parlak döneme, Timurlu Rönesans’ı adı verilir. Timur döneminde zanaatkarlar imparatorluk içinde serbestçe dolaşabilmiş, yerel özellikler bir bölgeden bir bölgeye taşınmış, yeni sentezler doğmuş, sanatta büyük bir canlılık yaşanmıştır. Bu dönem, sonraki çağların sanatlarına esin kaynağı olmuştur. Timurlu topraklarının birçok devlete bölünmesi Timurlu Rönesans’ının gelişmesini engellememiştir. Orta Asya’da en eski ortak ve yaygın katman olarak, Timurluların mimari mirası öne çıkar. Babür, Kuzey Hindistan’da imparatorluğunu kurunca Timurlu atalarını taklit etmeye çalışmıştır. 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başına kadar Timurlu kültürü, minyatürde, resimde ve diğer sanat biçimlerinde , İslami eğitimde ve geleneksel düşünce tarzında bir referans olarak kalmıştır.
- Timurlu çağı, Çağatayca’nın edebiyat dili olarak geliştiği dönemdir.
- Timur’un saraylarının duvarlarına savaşlarını konu alan büyük resimler yaptırdığı biliniyor.
- Bahçelerde, mimaride, resim ve tezhipte, Timurlu sanatı bir cennet imgesi yaratmaya çalışmıştır. İdeal bahçe, Kuran’daki cennet betimlemesinden esinlenir.
- Timur özellikle anıtsal mimariye ve bahçelere düşkünlüğüyle tanınmıştır. Resim sanatını da korumuştur. Ardılları sarayları ve ünlü atölyeleri Herat’a taşımış, dönemin en ünlü ustaları orada buluşmuştur.

Pakistan’ın Lahor şehrindeki Şalimar Bahçeleri ve Lahor Kalesi UNESCO Dünya Mirası Listesindedir.
Fotoğraf:pakistanpaedia.com
- Timur’un Semerkand bahçelerinin planları İran’dan Hindistan’a kadar kopya edilmiştir. Timur’un bahçeleri İran dünyasındaki en eski bahçeler arasındadır. Timur bahçeleri, Acem bahçesinin referansı olmuş, Babür de bu bahçeleri örnek almıştır. Lahor’daki Şalimar Bağ (Aşk Bahçesi) veya Srinagar’daki Nişat, Timurlu düşüncesine göre tasarlanmış mekanlardır. Safeviler de başkent Kazvin’deki ve İsfahan’daki saraylarda aynı örneği benimsemiştir. 19. yüzyılda, Kaçarlar döneminde, İran bahçeleri hala Timurlu bahçelerini örnek alır.
- Bahçelerdeki simetri, su yolları, fıskiyeler ve küçük çağlayanlar, kenarları süsleyen çiçek tarhları karakteristik çizgilerdir. Buralar hem ordu için karargah alanı, hem de emirler ve maiyetleri için bağ olarak kullanılır. Bahçelerin her bölümü özel bir kullanıma ayrılmıştır: Çevre orduya, merkez hükümdara ve haremine, aradaki kısım ise saraylılara.

Hindistan’ın Keşmir eyaletinde, Srinagar’da dağlarla Dal Gölü arasında görülmeye değer bir çok bahçe vardır. Fotoğrafta Nişat (zevk bahçesi).
Fotoğraf:en.wikipedia.org
- Machiavelli’nin Hükümdar (1513) adlı eserinin kazandığı başarıdan sonra, siyaset kuramına ve askeri stratejiye ilgi duyulmaya başlanmıştı. Avrupa’da Timur’u konu alan pek çok eser verilmiştir. Christopher Marlowe iki bölümlü bir tragedya yazmış, eser 1587-1588’de Londra’da sahnelenmiştir. Marlowe’un getirdiği Timur yorumu 17. yüzyıl boyunca pek çok piyese esin verdi, yaşam öyküleri kaleme alındı. Voltaire, Timur hakkında yazmış, onu namuslu bir adam bir adam olarak görmüştür. Timur’u konu alan operalar da yapılmıştır; bunların en ünlüsü Georg Friedrich Handel’in bestesidir. Edgar Allan Poe da Timur adlı bir şiir (1827) yazmıştır.
- Timur Avrupa edebiyatında genellikle, bir Orta Asya barbarı değil, Orta Asya ve Batı’da tarihin akışını değiştirmiş bir kişilik olarak ele alınır. Dönemlere göre baktığımızda Timur, Rönesans’ta Makyavelci bir usta ve siyasetçi; 18. yüzyılda bir opera aşığı ve namuslu bir adam; 19. yüzyılda yok oluşunu seyreden bir adam ve 20. yüzyılın başında bir vampir olarak tasvir edilir.

Minyatür sanatçısı Behzat (1450-1535), Hüseyin Baykara’nın sarayındaki sanatçılardan biridir. Teknik ustalığı, kompozisyonda yarattığı yeniliklerle, dramatik anlatımıyla ve zengin renk bilgisiyle zamanının en büyük ustasıdır. Minyatür sanatını katılıktan ve aşırı ayrıntılardan kurtarmıştır.
1494’te yaptığı Havarnak Kalesi’nin Yapılışı minyatürü, Behzat’ın karmaşık bir sahneyi zengin ve akıcı bir kompozisyona dönüştürmedeki yeteneğinin bir kanıtıdır. Bu yapıt onun, özenli gözlemcilikle gereksiz ayrıntılardan kaçınıp anlamlı olanları betimleme becerisini ortaya koyar.
Orhan Pamuk, Benim Adım Kırmızı adlı eserinde Behzat’tan ayrıntılı biçimde bahseder.
Fotoğraf:tr.vikipedia.org

The Metropolitan Museum of Art’da bulunan, Timur’un Huzurunda Sultan Beyazıt minyatürü.
Fotoğraf:www.pinterest.com
- Orta Asya minyatüründe giyim kuşamda Türk ve Türk-Moğol giyim biçimleri çok belirgindir. Külah şeklinde keçe şapkalar, kapaklı kalpaklar (bugün de Kırgızlar tarafından giyilmektedir), güneşten korunmak amacıyla yan tarafları indirilip kaldırılabilen geniş kenarlı şapkalar, sivri ökçeli süvari çizmeleri göçer geleneğini yansıtır.
- İran minyatürünün Herat Timurlu okuluyla, 15. yüzyılın sonunda en yüksek noktaya ulaştığı düşünülmektedir.
- Özbek kadınları için renkli şapkalar, giydikleri rengarenk elbiseleri gibi önemlidir.
- 16. yüzyılda elverişsiz politik yaşam, seramik tekniğini zayıflatmış, ürünlerin kabalaştığı bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde Semerkand ve Buhara başlıca seramik üretim merkezleri olmuşlardır.
- 16. yüzyılda dört renkli çini panolar yaygınlaşmıştır. Açık ve mavi renkler tercih edilmiştir. İki renkli alçı bezeme de kullanılmıştır.
- 17.-19. yüzyıllarda bölge feodal beyliklere bölünmüş, aynı dönemde, Kazak, Tacik, Kırgız, Türkmen, Özbek, Karakalpak gibi etnik ayrılıklar da vurgulanmaya başlamıştır.
- Deri ürünlerinin ustası Kazaklardı. Kazak ticaretinin aracılığını Karakalpaklar yapar, Buhara’ya hayvan ve kürk götürüp satarlardı. Türkmenler Buhara’ya halı ve pamuklu kumaş satardı.
- 20. yüzyılda geleneksel sanat dışlanmış, estetik bir düşüş yaşanmıştır. Geçmişle başlatılmış olan savaşta, propagandacı grafik sanatların yaygınlaşması etkili olmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra milli mitolojik üslup yeni baştan yaratılmaya başlanmıştır. Doğal bir evrim sonucu ortaya çıkmış olan anıtsal üslup, Sovyet döneminden kalan deneyimlere dayanarak gelişmiştir.
Leave A Reply