- Baskı tekniğine köklü bir değişim getiren taşbaskı yöntemi, 1796’da Alman asıllı Senefelder tarafından icad edildi (litography, renkli taşbaskı ise chromo-litography, color print).
- Bu tekniğe Düz Baskı Yöntemi de denir.
- Taşbaskı, ince grenli bir kireçtaşı üzerine yağlı kalemle çizilen resmin mürekkeplenerek kağıda aktarılması yoluyla yapılır.
- Eserin orjinali taşın kendisidir. Dolayısıyla imza taşa atılır.
- Gravürleri numaralama başladı. Bu adet ile sanatçı, x adet yapıyorum, sonra taşı kırıyorum, diye sanat piyasasına bilgi ve güvence vermeye başladı.
- Taşbaskının keşfiyle renkli baskı yapma olanağı doğduğu gibi yüksek baskı sayılarına ulaşmak da mümkün oldu.
- Renkli taşbaskı yapmak için, renk adedi kadar taş hazırlanması ve arka arkaya basılması gerekir. Her renk için ayrı bir taş hazırlamak yerine colorist denen uzmana boyama yaptırılabilir. Colorist verilen talimata göre renklendirmeyi yapar.
- İmzalı gravürler 1800’lerde başladı. Sol altta ressamın, sağ altta gravürcünün imzası olurdu. Oyma işi öne çıkarsa sol tarafa gravürcünün adı konur. Paye, sol tarafa adı konanın olur.

Ergin İnan’ın Çağdaş Sanatlar Müzesi’nde sergilenmekte olan 1985 tarihli Ayakizi adlı gravürü.
Ergin İnan genellikle taşbaskı+reose tekniğini uygulamaktadır.
Fotoğraf:csmuze.anadolu.edu.tr
- Giderek daha ince daha ayrıntılı betimlemelere olan talebi karşılamak için çukur baskıda 1820’lerden itibaren bakır levhanın yerini çelik levha aldı: Çelikbaskı (steel engraving).
- Bu tekniğe de Çukur Baskı Yöntemi adı verildi.
- Çelik levha milimetrik incelikteki çizgileri kağıda aktarabildiği gibi, gerektiğinde on bin adedin üzerinde baskı yapılabiliyordu.
- Çelik kullanımı ile bakırın aşınma sorunu ortadan kalktı.
- Çelik plaka çok ince olduğundan gravürün çevresinde gofre oluşmaz.
- 1820-1880 arasında taşbaskı ve çelikbaskı teknikleri, sanatsal baskıların dışında kitap ve dergi resimlemesinde de yaygın olarak kullanıldı. Bu teknik kağıt para basımında da yararlı oldu.
- 1850’lerde fotoğrafın keşfiyle birlikte gelişen fotokimya ve matbaacılık, kitap ve dergilerde hakkak elinden çıkma gravürlerin kullanıldığı dönemi kapattı.
- Oryantalist ressamların hemen tümünün gravür çalışmaları vardır.
- 1920’lerden sonra gravür teknikleri, sanatçılar tarafından “sınırlı baskı” olarak kullanılan özel tekniklerden biri oldu.

Ressam, mimar ve gezgin Antoine-Ignace Melling (1763-1831), 18 yıl İstanbul’da kalmış, Sultan III. Selim’in mimarı olmuştur.
1800 yılına tarihlenen bu gravüründe yine kendisinin restore ettiği Hatice Sultan’ın Ortaköy’deki sarayı görülmektedir.
Melling, Bellini’den sonra,Osmanlı Sarayını iyi tanıyan ikinci ressam olmuş, şehrin pek çok resmini yapmıştır.
Fransa’ya döndüğünde 1809’da İmparatoriçe Josephine’in ressamı olmuştur. Aynı yıl, bir gravür atölyesi kurmuş, yapmış olduğu resimlerin gravürlerini oluşturmuştur.
Josephine’in emri ile büyük kağıtlar üretilmiş, Melling’in büyük boy gravürleri yekpare kağıda basılmıştır. Normalde büyük boy gravürler hep birden çok parçadan oluşurdu.
Fotoğraf:www.wikipedia.org
- Gravür renklendirmesi farklı zamanlarda yapılmış olabilir.
Gravür ilk basıldığında yayıncı tarafından yaptırılmış renklendirmeye orjinal renklendirme (original colouring);
Gravürün basıldığı dönemde yapılmış renklendirmeye eski renklendirme (old colouring, contemporary colouring);
Yakın dönemde yapılmış renklendirmeye ise sonradan renklendirme (later colouring) denir. - Gravürde iki rengin kullanımı tehlikeli idi: yeşil, kağıdı çok yediği, kolay delinebilir hale getirdiği için. Ve 1800-1850 arasında kullanılan, oksijen ile temas eder etmez gri olan bir beyaz türü.
- Serigrafi, her türlü malzeme ve yüzeye uygulanabilmesi gibi önemli bir avantajı olan bir baskı yapma şeklidir. Kalıbı, bir film tabakasıyla kaplanmış polyester ipek kumaştır. Matbaanın baskı yapamadığı metal, seramik, kumaş ve cam üzerine baskı serigrafi ile yapılır. Ürünlerin markalanmasında, elektronik sanayiinde özellikle devre kartlarının yapılmasında kullanılır, yuvarlak baskılar yapmayı olanaklı kılar.
- İtalya’daki akademilerde gravür teknikleri dersleri vermekte olan Fatih Mika (1956), ‘Özgün Baskı’ adı altında, aslında gravür ile teknik ve estetik hiç bir bağı olmayan bir çok tıpkı-basımın (reproduction) ticari amaçlarla piyasaya sürüldüğünü; bilginin yaygınlaşmasında matbaanın icad edilmesinin önemi ne ise, görsel sanatların yaygınlaşmasında da gravürün öneminin aynı olduğunu yazıyor.
Yararlanılan Kaynaklar
- Ancien “Salons Privés”, antika,sanat, mobilya ve dekorasyon konulu sohbetler düzenlerdi. Ben de bazılarına katılma şansı bulmuştum. Gravür Sanatı konusunu Mariana Yerasimos’tan dinlemiştik.
Leave A Reply