Ren geyiklerinin tırnakları mevsimlere göre özellik değiştiriyormuş: Yazın tırnak çevresindeki et öbekleri yayılarak bataklık ortamda rahat yürümelerini sağlıyormuş. Kışın ise tırnaklar iç bükey bir şekil alarak kenarları sivri ve keskin hale geldiğinden kar ve buz üzerinde rahatlıkla tutunarak kaymadan yürüme olanağına sahip oluyorlarmış. Keskin tırnaklar onların karı daha rahat eşelemelerini sağlıyormuş. Koku alma ve işitme duyularının da çok güçlü olduğu biliniyor. Görüş yetenekleri ise çok keskin değilmiş. Sakin tabiatlı ve ürkek olan hayvan, çiftleşme dönemlerinde saldırgan oluyormuş.
Ren geyiklerinin sayılarını 200.000 civarında tutmaya çalışıyorlarmış çünkü ülke koşulları daha fazla ren geyiğini beslemeye elverişli değilmiş. Her yıl yaklaşık 120.000 ren geyiği dünyaya geldiğinden sayıyı sabit tutmak amacıyla binlerce geyiği kesime gönderiyorlarmış. Eylül ayının sonuna doğru çiftleşme dönemleri başlıyor; erkekler birbirleriyle kıyasıya mücadeleye girişiyor, güçlü olanlar çevrelerine 10-15 tane dişi ren geyiği toplayıp tüm bu dişi geyiklerle çiftleşiyor ve sonra da onları diğer erkeklerden korumaya çalışıyorlarmış. Bu mücadele sonunda erkek bitkin düşüyor ve gücünü bir daha toparlayamıyor, kesimlik kategorisine giriyormuş (1).
Gebelik dönemi boyunca dişi ren geyikleri boynuzlarını muhafaza ederek kendilerini koruyorlar. Gebelik 7,5 ay sürüyor. Doğumlar mayıs sonu ile haziran başı arasında gerçekleşiyor. Anne geyik yavrusu donmasın diye onu yalayarak koruyor ve üç gün içinde yavru sürüyü takip edebilecek güce erişiyor. Ren geyiği sütünün inek sütünden çok daha besleyici olduğu biliniyor. Yavru, her 18 dakikada bir annesinin memesini emiyor; doğduğunda 6-7 kilo gelen yavru, bir ay içinde 25 kiloya erişiyor (2). Kış boyunca boynuzunu muhafaza eden dişi geyik yavrusunu da vahşi hayvanlardan koruyor. Yavru yaklaşık bir yıl boyunca annesinin himayesinde kalıyor. Anne ren geyiği, göz çukurunun altındaki bir bezden salgıladığı sıvıyı, başını yavrusuna sürterek, kokusunu geçiriyor yavrusunu bu koku sayesinde rahatlıkla bulabiliyor. Yavrularda bir yaşına gelmeden ölenlerin oranı oldukça yüksek. Her bir dişi yılda bir veya iki bebek dünyaya getiriyor. İki buçuk yaşından itibaren doğurmaya başlıyorlar (3).
Lapland deyince akla gelen bir diğer hayvan türü ise huskyler.
Husky, boğuk sesli anlamına geliyormuş. Çıkardıkları ses, havlamadan çok ulumaya benziyor. Bunlar, Doğu Sibirya’da yaşayan Çukçi halkı tarafından yetiştirilmiş bir köpek cinsiymiş. Efsaneye göre, kurt ile Ay’ın birleşmesi sonucu dünyaya geldiğinden kuyruğu hilal biçiminde dururmuş. Dolunay olduğunda kurtlar gibi onlar da uluyarak Ay’a seslenirlermiş.
Kalın kürklü, güçlü, süratli ve dayanıklı bu köpekler yılda iki defa tüy değiştiriyorlarmış. Çoğunlukla gözleri buz mavisi renginde olsa da farklı renkte de olabiliyormuş (4). Ortalama ömrü 12 yıl olan huskyler, eksi 60 derece soğukta bile yaşayabiliyormuş. Kaçıp başıboş gezmeye meraklı oldukları için orman içinde onlarla kızak gezisi yapmak heyecanlı oluyor (5). Bir kızağı genellikle 6 husky çekiyor.
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Lapland Finlandiya’da Bir Kış Masalı, Yıldırım Büktel, e Yayınları, 2017. Sayfa 82.
(2) A.g.e., sayfa 83.
(3) A.g.e., sayfa 84.
(4) A.g.e., sayfa 91.
(5) A.g.e., sayfa 92.
Leave A Reply