Minos Uygarlığı, Mısır’da Orta Krallığın başladığı, Mezopotamya’da Akad hükümranlığının çöktüğü ve İndus Vadisi şehirlerinin kurulduğu dönemden iki veya üç yüzyıl sonra, MÖ üçüncü binyılın sonlarında, Ege Denizi’ndeki Girit Adası’nda, ortaya çıkan bir Akdeniz uygarlığıdır. Troya’nın şehir katmanlarından altıncısı Girit’teki yerleşimlerle çağdaştır. Mısır ve Mezopotamya ile Levant’taki aracılar vasıtasıyla temas halindeki bu uygarlığın, diğerlerinden önemli açılardan farklılık gösteren bağımsız bir gelişimi vardı. Üçüncü binyılın Ege kültürü bronz aletler kullanmış olmasına rağmen, ileri bir Neolitik kültüre dair kanıtlar vardır ve sanat eserleri Neolitik tekniklerle üretilmiştir.
Minos Uygarlığı, Sümerler’deki gibi tapınak, İndus Vadisi’ndeki gibi şehir, Mısır’daki gibi mezar değil, saray odaklıydı. Büyük tapınakları yoktu, şehirler surla çevrili değildi ve plansız gelişmişti, ölülerini ise ortak gömü evlerine (ossuary) gömerlerdi. Bu uygarlığı, Knossos ve Phaistos gibi büyük, Malia, Aya Triada ve Zakros’daki gibi biraz daha küçük saraylar ve onlara komşu villalar tanımlar (1).
Eski Saraylar’ın yerine çok büyük, çok katlı Yeni Saraylar yapılmıştı (MÖ 1700-1450). Saraylar yöneticinin ve o bölgenin idarecilerinin ikametgahıydı. En görkemli saray Knossos idi; onu Phaistos, orta Girit’te Malia ve Galatas, Girit’in doğusunda ise Zakros ve Petras izlerdi. Ticaret ve malların dağıtımı bürokratik olarak düzenlenir, ölçü ve tartı sistemiyle ve Lineer A yazısıyla tutulan kayıtlarla kontrol edilirdi. Adadaki güçlü politik sistem, muhtemelen dahili sorunlardan ötürü yaşanan kargaşalıkla, MÖ 1450 civarında çöktükten sonra bile Knossos ve bazı bölgelerde yaşam devam etmişti (2).

Girit’te Hanya kentinin Bronz Çağ yerleşimi Kastelli’de ele geçmiş, MÖ 1500-1450’ye tarihlenmiş bu eser, üst kısmındaki saz betimlerinin gerçekçi işlenişiyle Floral Stilin başyapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir. İçindeki sıvı malzemenin dökülmesini önlemek için yapılmış tıpası da üzerindedir.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Hanya Arkeoloji Müzesi, Girit, 2023.
Yeni Saraylar Çağı’nda (MÖ 1700-1450), Bitkisel (Floral) Stil ve Deniz (Marine) Stili olarak adlandırılan seramikler üretilmiştir.
Ege Denizi’ni ve doğal çevresini fazlasıyla benimsemiş bir toplum olduğu anlaşılan Minoslular, sarayların duvarlarını, bitki ve deniz canlıları betimlemeleriyle süslemişlerdir.
Minoslular tarafından tercih edilen başlıca iki seramik stilinde de Minos toplumunun doğayla uyumunu ve Ege coğrafyasıyla bütünleşen yapısını görmek mümkündür. Natüralist stille zeytin ağacı gibi doğal çevreyi içeren çeşitlemeler görülürken, deniz stilinde ahtapot, yunus, deniz kabukluları gibi Minosluların zaten Ege Denizi’nden aşina oldukları canlı türleri seramiklerde betimlenmiştir. Girit tarımsal açıdan zengindi ama neticede Minos, denizci bir ada kültürüydü (3).

Bu üç ayaklı sunu masasının yerel bir kült için yapıldığı tahmin ediliyor. Kil objenin üzerini sıvadıktan sonra dekorlamak uygulanan bir yöntemmiş. Süslemesi, duvar resimlerinin, fresklerin, yapıldığı gibi, ıslak alçı üzerine (stucco) yapılmış. Deniz dibindeki yunuslarla süslenmiş adak masası Akrotiri’de Batı Evi’nde pencere pervazında bulunmuş (4).
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, The Museum of Prehistoric Thera, Santorini, 2023.

Bu küre biçimli, tıpalı mataralar da Eski Hanya’da, Kastelli’de bulunmuştur. MÖ 1500-1450 yıllarına aittirler. Beyaz zemin üzerine siyah renkli bitkisel süsleme yapılmıştır.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Hanya Arkeoloji Müzesi, 2023.
Yararlanılan Kaynaklar
(1) Dünya Sanat Tarihi, John Fleming, Hugh Honour, Alfa Basım Yayım Dağıtım, 2016. Sayfa 65-67.
(2) The New Palaces The Zenith of Minoan Civilization, Archaeological Museum of Heraclion.
(3) Girit’in Arkeolojik Mirası ve Söylencesel Geçmişinde Minos Kültürü, Barış Gür, Arkeoloji ve Sanat, Ocak-Nisan 2018. Sayfa 9-24.
(4) Akrotiri, Christos G. Doumas, Society for the Promotion of Studies on Prehistoric Thera, 2017. Sayfa 158.
Leave A Reply