
Erken Tunç Çağı’na ait, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenmekte olan pişmiş topraktan yapılmış kapaklı çömlek.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Yapı Kredi Kültür Sanat Atatürk ve Alaca Höyük Sergisi, 2024.
Erken Tunç Çağı (MÖ 3000-2000) Anadolu madenciliğinde büyük aşamanın kat edildiği bir dönemdir. İnsanlar önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de çiftçilik, ziraat, hayvan yetiştiriciliği ve dokumacılıkla uğraşıyordu. Ancak bu çağın insanı ticaret ve madencilikte büyük ilerleme kaydetti. Özellikle maden işçiliğinde bakır-kalay-arsenik alaşımlarından elde edilen tunç yoğun olarak kullanıldı. Maden alaşımlarını, gelişmiş döküm ve dövme tekniklerini bilen yetenekli simyacılar, altın, gümüş, kurşun, elektrum (altın-gümüş alaşımı), bakır, tunç hatta demir gibi her türlü madeni kapsamlı atölyelerde işlediler.

Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Yapı Kredi Kültür Sanat Atatürk ve Alaca Höyük Sergisi, 2024.
Döküm kolaylığı ve sağlamlığı ile tunç, silahlardan ev eşyalarına hatta süs eşyalarına kadar her alanda kullanılmaya başlanmıştır. Bu nedenle sürekli bir üretim süreci gerektiren metal işlemeciliği ayrı bir meslek dalı olarak ortaya çıkmış, toplumlarda iş bölümü yapma zorunluluğu doğmuştur.
Özellikle tarım ile uğraşan kesim “artık ürün” elde etmek için küçük alan ekiminden geniş alan ekimine geçmiştir. Bunun için büyükbaş hayvan gücünden yararlanılmış, metal saban kullanılmış, böylece taş alet endüstrisi zayıflamaya başlamıştır.

Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Yapı Kredi Kültür Sanat Atatürk ve Alaca Höyük Sergisi, 2024.
Belirli kesimlerde belirli üretim artıklarının çoğalması toplumlar arası ilişkilere ve değişim isteğine, yani ticarete yol açmış, mülkiyeti belirlemek amacıyla da mühürler yapılmıştır. Ticari anlaşmazlıklar veya yayılım isteği sonucu yerleşim yerlerini korumaya yönelik önlemler alınmış, böylece sur sistemi oluşmuştur.
İş bölümü insanların bir arada yaşamasını gerektirdiğinden yerleşim yerleri şehir görünümü kazanmış, yaşam genellikle dörtgen planlı veya megaron tipi evlerde sürdürülmüştür. Megaron tipi evler, çok insan ve hayvan barındırabilen, topluluğun bütün ihtiyaçlarını karşılayarak kapalı bir sistem yaratan evlerdir. Ev yaşamında dokumacılığın ağırlıkta olduğunu bol miktarda elimize geçmiş olan taş ve pişmiş topraktan yapılmış ağırşak, tezgah ağırlığı, metal ve kemik iğnelerden anlamaktayız.

Antalya bölgesi Eski Tunç Çağı II (MÖ 2750-2500) pişmiş toprak buluntuları.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, Antalya Müzesi, 2024.
Kaplar tunç ve pişmiş topraktan yapılmış olup, elde yapılan keramik biçimlerinde metal kapların keskin çizgileri görülmektedir.
Fibula, iğne, bilezik tarak gibi süs eşyası ve takıların yapımında kemik ve pişmiş toprağın yanı sıra tunç da önemli ölçüde kullanılmıştır.
İlk Tunç Çağı insanları, ölülerine önem vermiş, onların öbür dünyada yaşamlarını sürdüreceklerine inanmışlar, bu nedenle pithos içinde veya belirgin bir mekan içinde gömdükleri ölülerin yanına çeşitli silah, kap ve süs eşyaları bırakmışlardır.
Anadolu’da geniş bir dağılım gösteren İlk Tunç Çağı yerleşimlerine ait bilgileri, Anadolu’da bu çağda henüz yazı bilinmediğinden, Mezopotamya çivi yazılı tabletlerinden ve kazı buluntularından edinmekteyiz.
Yararlanılan Kaynaklar
Yapı Kredi Kültür Sanat Atatürk ve Alaca Höyük Sergisi bilgilendirme levhaları
Antalya Müzesi bilgilendirme levhaları
Leave A Reply