- 11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerinin El-Kaide’nin hava saldırısı sonucu yıkılması, üç binden fazla kişinin ölümüne yol açması bir kent-kıyımı (urbicide) biçimidir; sivillerin katli olduğu kadar kent yaşamının ve gündelik, güven veren rutininin de yıkımı olmuştur.
- ABD, bu saldırıların ardından ilk olarak Afganistan’a sonra Irak’a yönelik askeri harekat gerçekleştirdi. Bu harekatları, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yaptığını beyan etmesi genel kabul gördü.
- Francis Fukuyama’ya göre, Afganistan’da ve Irak’ta işler ABD’nin istediği gibi gitmedi. ABD’de iktidarda olan NeoCon’lar (Yeni Muhafazakarlar), önleyici savaş doktrinini dış politikanın mihenk taşı haline getirerek yanlış yapmış oldular. Diğer ülkelerin çıkarlarına ve görüşlerine, uluslararası normlara ve kurumlara saygılı olmayan bir dış politika izlediler; büyük ölçekli sosyal mühendisliğin zorluklarının farkına varamadılar.
- Böylece Soğuk Savaş politikasının esas stratejisi olan caydırma ve korunma ilkeleri terk edilmiş oldu. Bunlar yerine George W. Bush yönetimi, İç Güvenlik Bakanlığı oluşturdu, teröristlere karşı mücadele etmek için Vatanseverlik Yasası çıkardı; düşmanla doğrudan savaşmayı öngören doktrin açıklandı ve Irak’a saldırıp Saddam Hüseyin rejimini yıktı.
- 11 Eylül saldırısı sanatın bir kez daha mistisizmle buluşmasına yol açtı. Bunun en önemli nedenlerinden biri korkunun öne çıkması, güven duygusunun yok olmasıydı. ABD’yi, özellikle New York’u saran Retro (geriye dönüş) akımının altında sığınma duygusunun yer aldığı düşünülüyor. Retro’nun, Modernizm’in attıklarını baş tacı etmesiyle 11 Eylül, Modernizm’in gerçek sonu olarak da adlandırılıyor.
- 11 Eylül’den beri Amerikalılar terörden, İslam’dan, Müslümanlardan korkuyor. IŞİD terörü ve mülteci dalgası da bu korkuyu artıran faktörler oldu. 11 Eylül sonrasında anavatanın korunması demek, siber vatanın korunması demekti.
- Slavoj Žižek 2002 yılında yayınlanan kitabında 11 Eylül’ün ardından köktencilik ile demokrasi arasında sahte bir seçim sunulduğunu; bu seçimle, demokrasinin emperyalizmin gerekçesi haline sokulduğunu; böylece, küresel kapitalizmin köktenciliğinin örtüldüğünü öne sürer.
Leave A Reply