- Topluma içkin bir aynılık, olumsuzluğun şiddetine benzemeyen özel şiddet biçimleri ortaya çıkartır.
- Olumluluk şiddeti olarak sisteme içkin şiddette engel, red, yasak, dışlama veya yoksun bırakma gibi olumsuzluklar bulunmaz. Kendini kitleselleşme, ifrat, aşırı bolluk ve tüketim, aşırı üretim, aşırı birikim, aşırı iletişim ve aşırı haber olarak gösterir. Olumluluğu nedeniyle şiddet olarak da algılanmaz. Her şeyi yapabilme olumluluğu da şiddettir.
- Olumluluk / pozitiflik şiddeti görünmezdir: dost-düşman, iç-dış veya kendi-yabancı gibi kutuplaşmalar yaratmaz; mahrum edici değil, doyurucu; dışlayıcı değil, kapsayıcıdır.

“Yes, We Can”, “Evet, yapabiliriz” performans toplumunun olumlu karakterini dile getiren bir slogandır. Yasak, emir ve kuralların yerini proje, girişim ve motivasyon alır. Disiplin toplumu hayır’ın hükmü altındadır. Disiplin toplumunun negatifliği deliler ve caniler; performans toplumunun olumluluğu depresif ve mağlup bireyler yaratır. 21. yüzyılın patolojik manzarasında depresyon, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, sınırdaki kişilik bozukluğu, tükenmişlik sendromu gibi sinirsel hastalıklar görülmektedir.
Fotoğraf: pxhere.com
- Günümüzün pozitif toplumu, yaralamayan, uysal olan, direnç göstermeyen pürüzsüz olanı güzel bulur. Yüzeyleri pürüzsüz olan dijital aygıtlarla pozitiflikler (paylaş, beğen) iletilir. Jeff Koons yüzeyleri pürüzsüz heykeller yapar. Onun eserlerinde felaketten, yaradan, kırıktan, çatlaktan, kırışıklıktan eser yoktur. Her şey yuvarlatılmış, parlatılmış ve pürüzsüzleştirilmiştir. Sanatı bilinçli olarak çocuğumsu, rahat, yatıştırıcı ve hafifleticidir. Koons, “Sanat, güzellik, haz ve iletişimdir,” der. Heykellerinin ayna gibi pürüzsüz ve yansıtıcı yüzeylerinde izleyici kendini görür, özgüveni yükselir. Saf olan şeffaflıktır.
- Pozitif toplumda sevmek değil beğenmek ön plandadır. Beğenmek (to like), herhangi bir sertlikten, sarsıntıdan azadedir.

Zorlu’da Louis Vuitton ve Jeff Koons.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, İstanbul, 2017.
- Tükenme ve depresyon 21. yüzyılın başat hastalıkları olarak görülüyor. Bunlar, kendine yönelmiş bir saldırganlığın izlerini taşıyor. Dışsal şiddetin yerini çok ölümcül olan içsel şiddet almıştır. Kurban, kendini özgür sanmaktadır.
- Depresyon, tükenme (Burnout), Dikkat Eksikliği – Hiperaktivite Sendromu, bastırma ve reddiye ile değil, her şeyi yapabilirlik ile ilişkilidir. Daha çok gönüllü bir öz sömürünün patolojik sonucu olan Tükenme genellikle depresyonun öncüsüdür.
- Artan depresyon veya Burnout gibi nöral bozukluklar, içinde yaşadığımız hayatı reddettiğimizi göstermektedir. Günümüzde insan hem fail hem de kurbandır. Hayatını performans üzerine kuran özne kendisinin egemenidir; kendisini sömürür. Kendini sömürmek, yanıltıcı bir özgürlük duygusuyla at başı gittiğinden, dış sömürüden daha verimlidir. Kapitalist sistem yabancı sömürüden kendini sömürmeye, yapmak zorunda olmaktan yapabilirliğe geçmiştir. Başarı ve performans odaklı toplum bir doping toplumu
- “Ne kadar aktif olursan, o kadar özgür olursun” bir yanılsamadır.
- Aşırı üretim, aşırı performans, aşırı iletişim yani pozitif ifrat karşısındaki halsizlik, yorgunluk ve boğulma sinirsel şiddetin dışavurumudur.
- Günümüzün başarıya ve performansa odaklı toplumu, insanın kendini hiçbir konuda nihai olarak bağlamaması üzerine kuruludur. Başarıya odaklı çalışan kişi esnek biri olmalıdır. Katı kimlik, günümüzün üretim ilişkilerindeki hız ile ters düşer. Dayanıklılık, kalıcılık ve süreklilik büyümeyi yavaşlatır.
- Zaten yeterince gürültülü olan restoranlar televizyon ekranları ve müzik aracılığıyla daha da çok gürültü sunar. Bu gürültü ihtiyacı, uyuşturucu görevi görür ve asıl önemli olan şeylere odaklanmayı engeller.
Leave A Reply