- Günümüz toplumsal söylemine egemen olan şeffaflık politikası, Ötekiliği, farklılığı ortadan kaldırmaya, bir aynılık diktatörlüğü kurmaya yöneliktir. Şeffaflık ile her şey dışa dönmüştür; sathileşmiş, dolaysız tüketime açılarak metalaşmıştır.
- Tweetler, aslında bir anlamda “ben varım” demektir. Buradaki “ben”, Öteki’ne karşı korunan veya sınır koyan değil, Öteki’nin dikkatini çekmeye çalışan bir “ben” olarak da düşünülebilir. Ben için Öteki, tüketici olarak seyircidir.
- “Düşünüyorum, o halde varım” diyen Kartezyen Ben, kırılgandır. Öteki ile kendini konumlandıran, kendini tanımlayan, Öteki ile kimliğini kuran Kartezyen Ben’in kendini bir yere koymak için Öteki’ne ihtiyacı vardır.
- Post Kartezyen Ben’in kendini bir yere koymak için Öteki’ni reddetmeye ihtiyacı yoktur.
- Şiddet kullanmamak pasifizm değildir.
- Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin siyasi ve ruhani lideri Mahatma Gandhi (1869-1948) şöyle diyordu: “Benim şiddete başvurmama öğretim aşırı derecede aktif bir güçtür. Korkaklığa, zayıflığa yer bırakmaz. Şiddet kullanan bir adamın bir gün şiddet kullanmayan biri olması için bir umut vardır, fakat bir korkak için hiçbir umut yoktur.” Şiddet içermeyen direniş tıpkı şiddet gibi saldırgandı; fakat bu saldırganlık fiziksel değil ruhsaldı. Aktifti, kötülüğü kabul etmeyi reddediyordu, zarar vermeksizin direniyordu. Karşısındakine fiziksel saldırganlık kullanmaması anlamında pasif; aktif halde olan zihin ve duygularla, aktif biçimde düşmanı tutum değiştirmeye ikna için çalışırken ruhsal olarak saldırgandır, şiddeti aslında reddetmez.
- Amerikan yurttaş hakları hareketi önderi Martin Luther King’in (1929-1968) yaşanan bütün kaygı, korku ve şiddet karşısında sükunet ve barışçılık kapsamında sakin kaldığı bilinmektedir. King için şiddet kullanmamak, sadece siyasi bir hareket değil, bir hayat tarzı, başka insanları tedavi etme yöntemi, ırkçılığın tedavisiydi. King, adaletsizlik karşısında üç seçenek olduğunu öğretti: Şiddet yoluyla direniş, şiddet kullanmadan direniş ve katlanmak. Gandhi ve King’in pasifist olmamalarının sebebi şiddete karşı çıkmaları ama katlanmaya razı gelmemeleridir.
- 1989’da Almanya’da referans kültürü egemen kılmaya yönelik Leitkultur gibi yeni temalar ortaya çıktı. Dışlayıcı bir tonu olan Leitkultur nosyonu, ulusal kimliğin yüceltilmesine ve kültürlerarası ilişkilerin bir hiyerarşi içinde algılanmasına yol açtı. Leitkultur, göçmenlerin çifte aidiyetlerini de reddetmeye yönelikti. 2000’lerde Leitkultur fikri, çokkültürlülüğün reddine, kültürel göreliliğin kınanmasına dönüştü.
- Gilles Deleuze (1925-1995) felsefesinde azınlık, sayıca az olanı değil, egemenlik aygıtı tarafından dışlanan ve tabi kılınan bütün toplumsal kümeleri temsil etmek için kullanılan bir kavramdır. Deleuze’e göre aslında felsefe de halka, ulusa değil, azınlıklara seslenir.
- Britanya polisinin verilerine göre, 23 Haziran 2016’daki AB referandumu ve AB’den ayrılma kararı sonrasında ülke genelindeki ırkçı söylem ve saldırılarda %400 artış yaşanmış. Referandum öncesinde haftada ortalama 63 olan ırkçı söylem ve saldırı sayısı referandumun ardından geçen bir haftalık sürede 331’e yükselmiş.
- Toplumsal cinsiyet (gender) kavramı da Öteki’ni yaratmak için kullanılan bir başka araçtır. Bu kavram, kadın ve erkeğin sosyal olarak belirlenen rol ve sorumluluklarından hareket eder; önyargılı ve dayatılmış özelliklerdir. Dişi ve eril dışında başka bir seçenek tanımaz. Toplumsal cinsiyet kavramı algısına uymayanlar ötekileştirilir. Cinsiyet (seks), biyolojiktir, değişmez ve evrenseldir. Toplumsal cinsiyet ise toplum tarafından belirlenir, sosyo-kültürel yapı içinde öğrenilir, zaman ve mekan içinde değişiklik gösterir; toplumsal algı değiştirilerek toplumsal cinsiyet de değiştirilebilir. 1970’lerden itibaren bu kavrama karşı savaşım verilmektedir.
- İslam’ın Avrupa kültürel bağlamında bir Öteki olarak ortaya çıkışı, çoğu Müslüman olan göçmen sorunu ile katlanmaya devam ediyor.
- Düalist dünya görüşünde nefret edilen, kovuşturulan bir Öteki daima vardır.
- Öteki, mutlaka sayıca az olan değildir. Sayıca çok olsalar bile azınlık statüsü taşıyanlar da vardır; kız çocukları ve kadınlar gibi.
- Kadınlar, Öteki’nin dişi olanıdırlar.
AB referandumu, Almanya, Amerikan yurttaş hakları hareketi, barışçılık, biyolojik, Britanya polisi, cinsiyet, Düalist dünya görüşünde nefret edilen, Düşünüyorum, Gandy Gallery, göçmen sorunu, Hindistan Bağımsızlık Hareketi, Islam, kadınlar, Kartezyen Ben, kaygı, kız çocukları, korku, kovuşturulan bir Öteki, Leitkultur, Leitkultur nosyonu, Mahatma Gandhi, Martin Luther King, Müslüman, neden şiddet uygulanır, Nikita Kadan, o halde varım, Öteki, Öteki’ne yönelik şiddet, pasifizm, Post Kartezyen Ben, Procedure Room, Pulitzer Ödülü, ruhani lider, şeffaflık politikası, seks, şiddet, Şiddet kullanmamak, şiddet nedir, Şiddet türleri nelerdir, siyasi, Toplumsal cinsiyet, Toplumsal cinsiyet kavramı, Tweet, Tweetler, Ukraynalı aktivist sanatçı
2 Comments
Sevgili Füsun Hanım,
Sanat Felsefesi Atölyesi’ne başlarken bu kadar özel insanlarla tanışmayı beklemiyordum, umalmadık bir artı değer oldu. Yazılarınızın hepsine yorum yazamasam da ne kadar keyifle okuduğumu bilin istedim. Pazartesi sizleri göremeyeceğim, ama son toplantıyı kaçırmayacağım.
İçten sevgi ve saygılarımla,
Aylin
Güzel sözleriniz için teşekkür ediyorum, çok naziksiniz. Sizi tanımak benim için bir kazanç oldu.
Sevgiler