“Bunlara ne yapsan adam olmazlar. Bozkırdan bir çakal yavrusu getirir, köpek gibi eğitip evcilleştirirsin, sonra da en beklenmedik anda hırlar ve elini dişler. Bunlar da böyle. İçlerindeki vahşiyi bir türlü yok edemezsin.” (Sayfa 25).
“Karımı aldıktan sonra başka bir kadınla birlikte olmadım. Beyaz bir kadınla yani. Tanrı ötekiler hakkında tek söz etmemiş. Onlar şu çetin koşullarda bizi biraz olsun eğlendirmek için yaratılmışlar.” (Sayfa 26).
“Sadece efendiler kundura giyer.” (Sayfa 34).
“Boşuna uğraşma, o bir köle. Okuma yazma öğrense ne olacak? Davar güderken, ekin biçerken, odun keserken işine yarar mı?” (Sayfa 45).
“İngilizler önceleri Cape’in ötesine el atmaya cesaret edemiyorlardı. Ama 1806 yılından sonra yüreklendiler. Cape Town’da yeni yasalar çıkardılar. Köle vergisi kondu. Köleleri pazar günü çalıştırmak yasaklandı. İş saatleri azaltıldı. Cezalar kısıtlandı: Şu koşullarda, şu kadar kırbaç. Efendilerin kölelere din dersi vermeleri zorunluluğu getirildi. Karı koca kölelerin ayrı yerlere satılmaları yasak edildi.” (Sayfa 147, 151, 154).
“Köleler olmadan yaşamayı öğrenirsek hepimiz için çok daha iyi olur. Gelgelelim bizler bir avucuz, arazi ise uçsuz bucaksız. Kölelerin işgücü olmadan koloniyi kalkındıramayız.” (Sayfa 155).
“Kölelere özgürlük verirsek en fazla kimin canı yanar? Onların yitirecekleri şeyler bizimkinden çok. Tek başlarına nasıl ayakta dururlar? Biz olmadan yaşayamazlar.” (Sayfa 156).
“Bundan sonra kölelerinizi kırbaçlarken daha dikkatli olun. Kayış, sopa tamam da gergedan derisinden yapılmış kırbaç kullanmak yasak. Amirlerim fark ederlerse kölenizi elinizden alırlar. Cape Adliye Sarayındakiler işi çok sıkı tutuyorlar.” (Sayfa 195).
“Gazetenin yazdığına göre, Cape’teki misyonerlerin gönderdikleri acıklı raporlardan etkilenen İngiliz hayırseverler bütün kölelerimizi elimizden alması için yönetime baskı yapıyorlarmış. Söylentilere bakılırsa, Hottentolar’ı belirli bir yerde oturmaya ve çalışmaya zorunlu tutan yasanın kaldırılması yakınmış. Özgür olacaklarmış. Gönüllerince orada burada dolaşacaklar, düşünebiliyor musun? Bazı kişiler valiye başvurmuşlar.” (Sayfa 209).
“Kölelerle ilgili yasaların değiştiğini duymuştuk. Kölelere 25 darbeden fazla kırbaç vuran, yeterli yiyecek içecek vermeyen, pazar günleri köle çalıştıran çiftlik sahipleri cezalandırılacakmış. Çalışma saatleri Nisan’dan Eylül’e kadar günde 10 saate, Ekim’den Mart’a kadar 12 saate indirilmiş. Hasat mevsiminde fazladan çalıştıkları saatler için fazladan yiyecek verilecekmiş. Bir papaz yılda bir kez çiftçileri dolaşıp köleleri evlendirecek, çocukları vaftiz edecekmiş. Köle, efendisinden aldığı izin kağıdı ile kısa yolculuklara çıkabilecek, mal edinebilecekmiş.” (Sayfa 227).
“Bir ata ya da bir öküze özgürlük vermeyi kim düşünür? Köleleri özgürlüklerine kavuşturmak için önce onların insan olduklarını kabul etmek gerekir. Oysa erkekler kadınların bile insan olduklarını bilmiyorlar daha.” (Sayfa 235).
“Özgürlük burada, yanı başında, içinde… kim olduğunda, ne olduğunda, eskiden ne olduğunda, gelecekte ne olmayı seçtiğinde.” (Sayfa 236).
Yararlanılan Kaynak
Sesler Zinciri, André Brink, Altın Kitaplar Yayınevi, 1983.
Leave A Reply