“Martinik çok pahalı! Paris’te 5 Frank’a satılan sabunun fiyatı burada iki misli! Her şey iki misli pahalı, çünkü her şeyin ithal edilmesi gerekiyor. Eğer bu baş belaları amaçlarına ulaşır da Martinik bağımsızlığına kavuşursa bu sonu olur. Fransa’nın yardımı olmaksızın Martinik varlığını sürdüremez. Yok olup gideriz.” “Dediğim gibi, her şey ithal ediliyor. Kendi sebzemizi bile yetiştirmiyoruz. Yerliler çok uyuşuk.”
“Öyle bayağılar ki şu Haitililer. Tam Creole!” (İspanyol asıllı olup Karayip Adaları’nda doğup yaşayan kimse)
ABD’nin güneyinde yaşayan, zenci aleyhtarı olan fakir ve cahil çiftçilere redneck denir.
Bukalemunlar İçin Müzik, Truman Capote, Remzi Kitabevi, 1990. Sayfa 26, 28, 24,75.
Köle ticareti yaklaşık 300 yıl devam eder. 15. yüzyıl ortasında başlar, Kuzey Nijerya’da ancak 1936’da sona erer. İki ila üç hafta süren Atlas Okyanusu’ndaki yolculuk, şeker ve pamuk plantasyonlarında çalıştırılmak için götürülen kölelerin hemen hemen yarısının, bazen tümünün açlık ve havasızlıktan öldüğü seferlerdi. Köle tacirlerinin ideolojisi, siyahların insan olmadığı, insanlığın insanlar ile alt-insanlar arasında bölündüğü ve ilkinin ikincisine dilediğini yapabileceği temeline dayanıyordu. Daha sonraki ırkçılık ve totaliterlik ideolojilerinin temelinin, Auschwitz’in inşasına esin veren felsefe, saplantılı küçük görme ve nefret, alçaklık ve zalimliğin yüzlerce yıl öncesinde bu seferlerde formüle edildiği söylenir.
Köleler, iplerle birbirine bağlanmış olarak gemilere değerli eşyayı taşırlardı: Tonlarca fildişi, galonlarca hurma yağı, yaban hayvan postları, değerli taşlar, abanoz gibi. Özellikle köle taşımak için tasarlanmış gemiler vardı. Kimsenin birkaç sent bile ödemeye yanaşmadığı hasta köleler pazar yerindeki faaliyet sona erdikten sonra kayalık sahilden aşağı fırlatılırlardı.
Afrikalı anneler çocukları “Uslu durmazsan beyaz adam seni yer” diye korkuturmuş.
Abanoz, Ryszard Kapuscinski, Habitus Yayıncılık, 2016. Sayfa 83, 84, 71.
Leave A Reply