1884 Berlin Konferansı‘nda Nijer Nehri’nin kuzeyi ve güneyinde iki ayrı hamilik oluştu: Kuzeyde Hausa -Fulaniler dar yüz hatlarına sahipti, dolayısıyla zenci Güneylilerden üstündüler; Müslümandılar, o halde yerli bir halk için düşünülebilecek kadar uygardılar; feodaldiler, o halde dolaylı yönetim için mükemmeldiler. Emirler İngilizler için vergi topladılar, İngilizler de Hristiyan misyonerleri uzak tuttular.
Nemli Güney sivrisineklerle, animistlerle ve birbirine hiç benzemeyen kabilelerle doluydu. Yorubalar Güneybatıdaki en büyük kabileydi. Güneydoğu’da ise İgbolar küçük cumhuriyetçi topluluklar halinde yaşıyordu. Uysal değildirler ve hırslıydılar. Kral edinmek gibi bir fikirleri olmadığı için, İngilizler “yetkilendirilmiş reisler” yarattılar; çünkü dolaylı yönetimin Kraliyet’e maliyeti daha azdı. Paganları iyileştirsinler diye gelmelerine izin verilen misyonerlerin getirdiği Hristiyanlık ve eğitim başarılı oldu. 1914’te, genel vali Kuzey ile Güney’i birleştirdi, karısı da buraya bir isim buldu. Nijerya böyle doğdu (1).

İgbo-Ukwu sanatındaki ünlü ipli çömlekler, 9. -10. yüzyılda muhtemelen Afrika’nın ilk bronz dökümleridir (2).
Fotoğraf: https://thingsnigeria.com/2018/05/08/igbo-ukwu-bronzes-stunning-art-and-unmatched-metallurgy/
İgbo topraklarındaki insanlar kralın ne olduğunu bilmezler. Onlarda rahipler ve yaşlılar vardır. Rahipler halka krallar gibi eziyet etmez. Bugün aptalların kendilerine kral demelerinin nedeni beyaz adamın bize kendi yetkilendirdiği reisler vermesidir. İgbolar binlerce yıldır cumhuriyetçi bir kabiledir. İgbolar, artık faydalı olmayan tanrıları bile azletmiş bir halktır (3).
“Sorun etnik denge politikasıydı. Generalimize bu politikayı bırakmamız gerektiğini, bunun orduyu kutuplaştırdığını, vasıflı olmayan kuzeylileri terfi ettirmeye bir son vermeleri gerektiğini anlatan komisyonun üyesiydim. Ama generalimiz hayır dedi. İngiliz generalimiz. Artık İgbo askerleriyle Kuzeyli askerler asla aynı kışlada yaşayamazlar.” (4).
Kuzey daha eğitimli Güney’in egemen olmasından korkuyordu. Ayrıca kafir Güney’den ayrı bir ülke zaten öteden beri istediği şeydi. Ama İngilizler Nijerya’yı olduğu haliyle korumak zorundaydı; Nijerya onların çok değerli eserleri, büyük pazarları, Fransa’nın gözüne sapladıkları dikenleriydi. Kuzey’in gönlünü almak için, Bağımsızlık öncesi seçimlerin Kuzey’in lehine sonuçlanmasını sağladılar ve merkezi hükümetin kontrolünü Kuzey’e veren yeni bir anayasa hazırladılar. 1960’ta gelecek Bağımsızlık için fazlasıyla hevesli Güney bu anayasayı kabul etti. İngilizlerin gitmesiyle herkes için iyi şeyler olacaktı; Nijeryalılardan uzun süre esirgenen çalışma ücretleri, terfiler, üst düzey işler (5).
Yararlanılan Kaynak
(1) Yükselen Güneşin Ülkesinde, Chimamanda Ngozi Adichie, Doğan Kitap, 2022. Sayfa 153.
(2) A.g.e., sayfa 85.
(3) A.g.e., sayfa 97.
(4) A.g.e., sayfa 183.
(5) A.g.e., sayfa 200.
Leave A Reply