19. yüzyıl sonunda binlerce genç Hintli, Mombasa’dan Kampala’ya (Kenya‘dan Uganda‘ya) uzanan demiryolunu inşa etmeleri için İngilizler tarafından Doğu Afrika’ya getirilmişti. Bu sömürgeci yayılmanın yeni bir evresiydi: Kıtanın derinlerine girilmesi, içerilerinin fethi ve egemenlik altına alınması. Avrupalılar kendilerine düşman halklardan ve tropikal hastalıklardan korktukları için kıyı şeritleri boyunca liman, şehir ve yerleşim yerleri kurmuşlardı (1). Buralar, köle, altın ve fildişi ihracatı noktalarıydı. Amaçları, olabilecek en düşük maliyetle her şeyi alıp götürmekti. Örneğin Portekizliler 400 yıl içinde ne tek bir içilebilir su kuyusu yaptı, ne de sokakları aydınlattı. Demiryolu inşaatı gibi işler için beyaz işçiler getiremiyorlardı. Beyaz adam efendiydi, kol gücüyle çalışamazdı. Zamanla İngilizler, kabile şeflerinden bedelsiz işçi almak şeklinde bir zorunlu çalışma sistemi getirdiler; bu işçiler kamplara yerleştiriliyordu. Afrika haritasında bu gulagların çok yoğunlaştığı yerler, sömürgeciliğin oralara iyiden iyiye yerleştiğini gösterirdi. Ancak bu sistem geliştirilmeden önce acil çözüm için Hindistan’dan ucuz emek ithali yapıldı (2).
Britanya sömürge ordusunun bir taburu vardı: Kraliyet Afrika Piyade Taburu. Bu ordunun modeli, 19. yüzyıl sonuna doğru Britanya İmparatorluğu’nun mimarlarından biri olan General Lugard tarafından icat edilmişti: Bu model, karargah kurulan bölgede yaşayan halka düşman olan kabilelerden toplanmış paralı askerlerden oluşan birlikler kurmaya dayanıyordu. Lugard’ın ideal askerinin genç, iri yarı, savaşçı coşkuları, gürbüzlükleri ve gaddarlıklarıyla sivrilen Nil bölgesi (Sudan) halklarından olması gerekiyordu. Bu halka Nübyeliler deniyordu. Bu ordunun subay ve erbaşları uzun yıllar boyunca sadece İngilizlerden oluşuyordu. İşsiz güçsüz, her türlü imkandan yoksun kişiler için askerlik hizmeti bir nimetti (3).
Yararlanılan Kaynak
(1) Abanoz, Ryszard Kapuscinski, Habitus Yayıncılık, 2016. Sayfa 59.
(2) A.g.e., sayfa 60.
(3) A.g.e., sayfa 134.
Leave A Reply