- Opera, solistleri, korosu, orkestrası, kostümü, sahnesi, ışığı, dramatik oyunu ile müziğe uyarlanmış tiyatrodur. Wagner, operayı tüm sanat dallarını birleştiren eser olarak tanımlar.
- Opera sahnesine sonradan eklenen bale, sahne efektleri, zengin çalgı topluluğu, dekor ve ışık derinliği ile öne çıkar.
- Operada müzik, oyuna sonradan eklenmiş bir öge değildir. Operanın müziği, metin ve sahnelemeyle kenetlenmiş bir ögedir.

Müzik ve sahne sanatlarına uygun bir bina yaptırmak isteyen, aynı zamanda konser, konferans, dans, balo, çay, nişan-düğün gibi sosyal ihtiyaçları da karşılayacak bir bina tasarlamak için Süreyya İlmen Paşa (1874-1955) Avrupa’daki ünlü opera ve tiyatroları gezer. Paris’in Champs-Élysées Tiyatrosu‘nun fuayesinden, iç bölümler için ise Alman tiyatrolarından örnek alarak binayı tasarlatır. Üç yıl süren binanın yapımı 1927 yılında tamamlanır. Uzun yıllar sinema salonu olarak kullanıldıktan sonra 2007 yılında restorasyon sonrası Anadolu Yakası’nın birinci, Türkiye’nin ise altıncı Opera binası olarak açılır.
Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası fuayesinde sahne sanatlarında kullanılan orijinal kostüm ve aksesuarlar, orijinal kostüm çizimleri opera ve bale eserlerindeki örnekleriyle sergileniyor.
Sergi 6 Haziran 2017 tarihine kadar devam edecek.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
- Köprülü Mehmed Paşa’nın oğlu, IV. Mehmet döneminde 1661-1676 tarihleri arasında on beş yıl sadrazamlık yapmış olan Köprülü Fazıl Ahmet Paşa, bir düğün için Venedik’ten tam kuruluşlu bir opera getirtmeyi istemiş, törene çok kısa süre kaldığı için bu istek gerçekleşememiştir.
- 1719 yılında Paris’e elçi gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi ve aynı yüzyılda Berlin ve Petersburg’a giden elçiler orada izledikleri operaları detaylı şekilde anlatmışlardır.
- İlk opera seyreden padişah, bilgili ve kültürlü bir şehzade olarak yetiştirilen III. Selim’dir (1789-1807). 1797 yılında Topkapı Sarayı’nda bir İtalyan operası izlemiştir. Eserin adını kayıtlarda bulamadım.
- Sultan II. Mahmut, önce Manguel adlı bir Fransızı sonra da (Gaetano Donizetti’nin kardeşi) Giuseppe Donizetti’yi (1788-1856) bando şefi olarak 1828’de İstanbul’a getirtir. Donizetti, çoksesliliğin ilk adımlarının atıldığı Muzika-yi Hümayun’u kurar. Öğrencilerine Batı sistemindeki nota yazısını öğretir. Mahmudiye marşını besteler. 1865 yılında Paşa ünvanını alır. Abdülmecit padişah olunca onun için Mecidiye marşını besteler. Mahmudiye marşı 11 yıl, Mecidiye marşı 22 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun ulusal marşı olarak çalınır.
- Konser gezilerine çıkan Franz Liszt 1847 yılında İstanbul’a gelmiş, yaz aylarını İstanbul’da geçirmiş, Sultan Abdülmecit’e resitalini Beşiktaş Sarayı’nda vermiştir. Programına çeşitli operalardan yaptığı düzenlemeleri almıştır. Batı müziğine ilgi duyan Abdülmecit döneminde (1839-1861) sarayda sık sık operetler temsil edilmiş, misafir opera trupları davet edilmiştir.
- Tanzimat’tan (1839) sonra Beyoğlu’nda halk için tiyatrolar açılmıştır. Bosko Tiyatrosu’nda opera gösterilerine de yer verilmiştir. Genellikle İtalyan operaları tercih edilmiş, metin çevirileri izleyicilere dağıtılmıştır. Tercüme metinlerden ilki 1842 yılında basılan Gaetano Donizetti’nin 1836 yılında Venedik’te ilk kez sahneye konulan Belisario adlı yeni eserine aittir.

Kadıköy Belediyesi Süreyya Operası fuayesinde sergilenen şapkalardan bazıları.
Yücel Tanyeri, Serdar Başbuğ, Şanda Zıpçı, Çimen Somuncuoğlu, Osman Şengezer ise sergide eseri bulunan sanatçılardan bazıları.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Leave A Reply