Hikayeci, öğretici ve araştırmacı tarih yazıcılığı vardır, demeyeceğiz.
Michel Foucault’nun (1926-1984) ana tezi, tarihin bir yanılsama olduğuydu. Bilgi kategorilerinin toplumsal işlevlere, ayırt etmeye, farklı davranmaya, tecrit etmeye, suçlamaya ve mahkum etmeye hizmet ettiğini, ahlaki olarak tarafsız olmadıklarını öne sürmüştü. Foucault’ya göre tarih konusu, büyük ölçüde bizim kendi yaratımımızdı. Tarih, varsayımsal olguların çevresinde geliştirilen bir hikaye aracılığıyla oluşturulan bir toplumsal inşaydı. Tarihteki sürekliliğe vurgu yapan tarihçilerin aksine Foucault, hikayelerdeki kopmalara dikkat çekerek süregiden, çizgisel, nesnel anlamı olan gerçek bir tarihin olmadığına vurgu yapmıştı.
Felsefenin Kısa Tarihi, R. C. Solomon-K. M. Higgins, İletişim Yayınları, 2013. Sayfa 383.

“Kitap Heykeltıraşı” Valerie Savarie’nin bir eseri.
Fotoğraf: architecturendesign.net
Arkeolojik kanıtlarla belgelenmemiş, ilgili konuda bilimsel bulgulara ulaşılamamış, kutsal kitaplara dayanan geleneksel tarih var. Hangi ulusun Nuh’un hangi çocuğundan geldiği gibi.
Demir Çağı’nda Kapadokya’dan Doğu Anadolu’ya Göç Edenleri Ermenilerin Ataları Olarak Kabul Edebiliriz, Prof. Şevket Dönmez, agos.com.tr, 11.07.2015.
Hümanist tarih yazıcıları, bazen açıkça söyledikleri gibi, modern şeyleri küçümser. Zaman içinde, Titus Livius’un sürekli anlatma tarzından vaz geçilmiştir. Hümanistlerin tüm malzemeyi rasyonel biçimde işleme yöntemi, saçma sapan efsaneleri ortadan kaldırmıştır. Hümanizmin ulaşmadığı kuzey ülkelerinde bu gelişmeler olmamıştır. 16. yüzyıl başında yetişen Floransalı büyük tarih yazıcıları, İtalyanca yazmışlardı. Onlar artık hümanist değildiler; hümanizm okulundan geçmişler ve klasik çağ tarih yazıcılığındaki ruhu, Livius’un taklitçileri olan Latince yazanların çoğundan daha ileri ölçüde benimsemişlerdir.
İtalya’da Rönesans Kültürü, Jacob Burckhardt, Okuyan Us, 2018. Sayfa 277-281.
19. yüzyılın ikinci yarısında estetik değeri ön planda tutan tarihçilere estetik tarihçiler denmiştir. Onlara göre tarihsel olayları değerlendirmenin başlıca ölçüsü, bunların insan üzerinde bıraktıkları izlenimlerdir. Güzel olan bir şeyin, bir inancın, sırf güzel olduğu için doğru olması gerektiğini düşünürler. Bir kültürün değeri, bu kültürün estetik değeri ile ölçülür. Bunlar, geleneksel anlamda tarihçi olanların önemsiz saydıkları konuları ele almayı ilginç bulurlar. Estetik tarih yazıcılığı akımının üyeleri arasında İsviçreli Jacop Burckhardt ile Fransız tarihçi Ernest Renan’ı sayabiliriz.
Çevirenin Önsözü, Bekir Sıtkı Baykal, İtalya’da Rönesans Kültürü, Okuyan Us, 2018. Sayfa 17, 18.
Eduardo Galeano’ya göre tarih, deneyimlenebilen, tanıklık edilebilen bir insanlık yürüyüşüdür.
Baş Eğmeyenlerin Tarihi, Sevda Fidan, Cumhuriyet Kitap, 17 Eylül 2020.
İngiliz tarihçi Edward H. Carr, olguları incelemeden önce tarihçiyi incelemek gerektiğini öne sürer. Benzer şekilde A. Zeki Velidi Togan da ilk dönem Osmanlı tarihi yazarlarının muhitlerine, ilgilerine ve etkisinde kaldıklarına bakılmasını önerir.
Fransız tarihçi Michel de Certeau, tarihsel yapıtları incelemede üç aşamalı işlem uygular: Tarih disiplininin belirli bir toplumsal yere bağlı olduğunu kanıtlar; tarihçinin kullandığı arşiv, kaynak, teknik, yöntem gibi prosedürleri değerlendirir ve metnin düzenlenişini, anlatının kuruluşunu tahlil eder.
Tarihyazımsal İşlem, Tunç Yıldırım, Cumhuriyet Kitap, 8 Ekim 2020.
Leave A Reply