
Kaz Dağları’nda Ölü Altın Bedenler, Niko Guido, 2007.
Batı Anadolu’nun, zengin maden yataklarına sahip olduğu çok eskiden beri bilinir. Sardes civarı ile İzmir’in kuzeyinde Yamanlar Dağı’ndaki Arap Mevkii’nin altın, Biga Yarımadası ve Balya maden yataklarının ise gümüş bakımından zengin olduğu bilinmektedir. Coğrafyacıların atası sayılan Strabon (MÖ 64 – MS 24), Hermos (Gediz) ve Pactolus (Sart) Nehir Vadileri ile Troas Bölgesi’ndeki (Biga Yarımadası) Astyra kentinin altın yönünden çok zengin olduğunu yazmıştır.
Manisa Salihli’de MÖ 2000 yılından itibaren altın üretilen Sart’ta, Salihli Karatepe’de, Kaz Dağları ve Kirazlı mevkiinde, İzmir’de Bergama Ovacık’ta, Menderes Efemçukuru’nda altın aramaları için ağaçlar kesilmeye, toprak siyanür ile beslenmeye devam ediyor.
Fotoğraf: canakkaleicinde.com
- Sikkenin ne zaman icat edildiği kesinlik kazanmış bir olgu değildir. Yine de, sikkenin, Anadolu’nun batısıyla, Lidya Krallığı ve İyonya bölgesi ile ilişkili olduğu düşünülür. Heredot, ilk kez altın ve gümüş sikke basanların Lidler olduğunu söyler. İlk örnekler olasılıkla Kral Alyattes (MÖ 610-561) zamanında basılır.
- Likya ve İyonya için makbul maden altın olmuştur. MÖ 7.-5. yüzyıllarda altın-gümüş alaşımı olan elektron ve pür altın ve pür gümüş kullanımı vardır. MÖ 4. yüzyılda bakır da kullanılmıştır. Bu metaller Ege Bölgesi’nde yaygındır. Likya altını Bozdağ mevkiindeki Sart Çayı’ndan çıkarmış, yetersiz geldiğinde ithal etmiştir. Likya, sikke darbı için Salihli’nin Sart mevkiindeki yerleşimlerinde darphane kurmuştur ve bu darphanenin yerkürede bilinen ilk darphane olduğu öne sürülür.
- Lidya Krallığı’nın başkenti Sardes’te, MÖ 6. yüzyılın ortalarına tarihlenen arıtma atölyeleri bulunmuştur. Buralarda elektron ayrıştırılarak saf altın ve saf gümüş elde edilmiş; altının içinde bulunan bakır gibi metaller bir tür fırınlama yöntemiyle (küpelasyon) altından ayrıştırılmıştı. Elektronda bulunan altın ve gümüşü birbirinden ayırmak için ise bir nevi tavlama yöntemi (sementasyon) uygulanırdı. Sardes altın atölyeleri yılda birkaç yüz kilo altının ayrıştırılıp sikke basımı için hazır hale getirilmesine imkan verecek kapasitedeydi.
- 1905 yılında British Museum adına Efes’te kazıları yürütenler Artemis Tapınağı’nda 93 adet elektron sikke bulmuşlardı. Bazılarının üzerinde herhangi bir işaret yokken bazılarının üzerinde Lidya Krallığı’nın arması olan aslan başı yer almaktaydı.
- Anadolu’da bazı kent devletlerinin sikke için ortak ağırlık birimi kullandığı bilinmektedir. Bu, site devletlerinin ekonomik anlamda entegre olduğunun göstergesidir. Anadolu kent devletleri, ekonomik durgunluk halinde punchmark/kontrmark kullanmıştır. Devalüasyon halinde kent devleti üst mühür vurarak hem paranın değerini yeniden belirler hem de eski garantilerin devamını ilan ederdi.
- Amforalar kentler arası ticaretin en belirgin kanıtıdır. Bu taşıma kaplarının üretici kentler tarafından mühürlendiği de biliniyor. Mühürlemenin sistemli olarak ve yaygın biçimde görülmesi, özellikle şaraba olan talebin arttığı Geç Klasik ve Helenistik dönemlerde olmuştur. Amfora mühürleri de sikkeler gibi tarih tespiti yapmada yararlı olduklarından önemlidirler. Çömlek, kutu, sepet ve balyaları damgalamak için kullanılan mühür baskılı kil topaklara bulla adı verilir.
Yararlanılan Kaynak
Kapalıçarşı, Önder Küçükerman ve Kenan Mortan, T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 2007.
Lydia Sikkeleri Sart Çayı’nın Altını, Prof. Dr. Oğuz Tekin, Arkeo Atlas, Sayı 5, 2006.
Mühürlü Amphora Üreten Merkezler ve Mühürleme Sistemleri, Gonca Cankardeş Şenol, Ege Yayınları, 2006.
Çivi Yazısı, Selen Hırçın, Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, 2000.
Krallar ve Tüccarlar Kenti Alalakh, Dr. Murat Akar, Aktüel Arkeoloji, Mayıs-Haziran 2013.
Ege Bölgesi’nde Ticaret, D. Sıla Mangaloğlu-Votruba, Aktüel Arkeoloji, Mayıs-Haziran 2013.
Tarsus-Gözlükule, Dr. Aslı Özyar, Dr. Elif Ünlü, Aktüel Arkeoloji, Mayıs-Haziran 2013.
Leave A Reply