Tuaregler ezeli gezginlerdir. Binlerce yıldır Sahra’nın iç kesimlerinde yaşarlar. Evlerinin ne çitleri vardır ne surları. Tuareg, onu baskılayan her şeyi hor görür; memleketi sınırsızdır, binlerce kilometrelik kum ve kayalık, muazzam, tehlikeli, çorak topraklar. Sınırı Sahra ve Sahel’in sona erdiği ve yeşil tarlaların, köylerin ve Tuareg’e düşman olan yerleşik toplumların başladığı yerdir.
Aralarında yüzlerce yıldır savaşlar yapılmıştır. Çünkü sık sık Sahra’da öylesine şiddetli kuraklık olur ki, tüm kuyular yok olur ve o zaman Tuaregler sürülerini sulamak ve beslemek, aynı zamanda kendileri de az da olsa yiyecek bir şeyler bulmak için develerine çölün ötesine, yeşil bölgelere, Nijer Irmağı’na ve Çad Gölü’ne sürerler.
Yerleşik Bantu köylüleri bu ziyaretleri istila, akın, saldırı eylemleri, katliam olarak görürler. Onlarla Tuareg arasındaki nefret çok güçlüdür, çünkü Tuareg yalnız köyleri yakıp hayvanlarını çalmakla kalmaz, köylüleri de köleleştirir. Açık tenli Berberiler olan Tuaregler, siyah Afrikalıları sefil, insandan sayılmayacak, aşağı ve düşkün bir ırk sayarlar. Berikilerse Tuareg’i haydut, asalak ve terörist. Bantu savaşarak Afrika’nın bu kesiminde iki sömürgeciliği alt etmiştir: Fransız sömürgeciliği ve Tuareg’in sömürgeciliği.
Yerleşik, tarımsal Bantu halkı için gücün, yaşamın kaynağı topraktır, atalarının diyarı. Bantu, ölülerini tarlalarına, çoğu zaman da evlerine yakın yerlere, hatta yaşadıkları kulübelerin dibine gömer. Bu şekilde, ölen simgesel olarak yaşayanın hayatını paylaşır, onlara göz kulak olur, öğüt verir, müdahale eder, onları kutsar veya cezalandırır.
Tuareg süvaridir ve atalarıyla farklı bir ilişki içindedir. Ölen, yaşayanların belleğinden silinip gider. Tuareg ölüsünü çöle gömer, seçilmiş yerlere, bir daha da o yoldan geçmez.
Sahra insanları tuz satıp karşılığında altın alırlardı. Tuz Sahra’nın içlerinden Tuareg ve Araplar’ın siyah kölelerinin başı üstünde Nijer Nehri’ne taşınır, kıyıya yığılır. Getirenler tuzu bırakır gider. Altını getirenler kıyıya çıkar, tuz yığınının yanına belirli bir miktar altın bırakır, onlar da gider. Tuzu getirenler gelir, altın miktarını yeterli görürlerse tuzu bırakıp altını alır giderler. Yeterli görmezlerse ne altını ne tuzu almadan giderler. Altını getirmiş olanlar geldiklerinde altın alınmışsa, tuz artık onlarındır, tuzu alıp giderler. Altın alınmamışsa, uygun görürlerse bir miktar daha altın koyup tuzu alırlar, görmezlerse tuzu bırakırlar. Bu ticaret, birbirlerini hiç görmeden ve karşılıklı konuşmadan yapılır; buna dilsiz ticaret derler.

Tuaregler.
Fotoğraflar: Füsun Kavrakoğlu, Libya, 2005.
Tuareg yok oluyor, yaşam tarzları sona eriyor. Tuaregler, geçmişte kervanları soyarak yaşıyordu. En önemlisi şiddetli ve aralıksız kuraklıklar onları Sahra’nın dışına sürüyor. Su bulunan yere gitmek zorundalar, ama bütün o bölgeler zaten başka toplulukların yaşam alanı. Tuaregler Mali, Cezayir, Libya, Nijer, Çad ve Nijerya’nın yanı sıra, birkaç diğer Sahra ülkesinde yaşıyorlar. Fakat kendilerini bu devletlerin hiçbirinin yurttaşı olarak görmüyor, hiçbir hükümete, hiçbir otoriteye boyun eğmek istemiyorlar.
Bugün sayıları bilinmiyor. Hiç kimse bu hareketli, gizemli topluluğu saymamıştır. Ayrı yaşarlar; nüfuz edilemez Sahra’larında fiziksel varlıkları kadar zihinsel olarak da gizlenmiş haldedirler. Dış dünya onların hiç ilgisini çekmez. Fransızlar yarım yüzyılı aşkın süreyle Sahra’yı işgal ettiler ama Tuaregler Fransızca öğrenmeye hiç yanaşmadı.
Abanoz, Ryszard Kapuscinski, Habitus Yayıncılık, 2016. Sayfa 264-267.
Leave A Reply