Osmanlı tıbbı bütüncüldü.
Sağlıkta bütüncül yaklaşım, hastalığın ortaya çıkışını önleme yöntemlerini de içerir. Hastalığa neden olan koşulları tespit etmeye ve gidermeye çalışır. Hastalığın belirtilerinden çok nedenleri üzerinde yoğunlaşır, iyileştirmeye değil önlemeye yöneliktir.
Osmanlıda da sağlık anlayışı öncelikle hastalanmamak üzerine kuruluydu. İlaç işini aktar denen esnaf grubu yürütüldü.
Zengin içerikli ve dengeli beslenmenin önemi bin yıl önce Kutadgu Bilig’te vurgulanmıştı. Orta Asya’daki Türk töresinde beslenme ve sağlık arasındaki ilişkiler ayrıntıyla ele alınırdı. Osmanlı tıbbında beş duyu da önemliydi. Örneğin müzik ya da sesin insan vücudundaki sıvıların şekillendirilmesinde ve dengelenmesinde temel bir rol oynadığına inanılırdı. Osmanlılar belli ses türlerinin iyileşme süreci ile beden ve akıl sağlığının korunmasında büyük gücü olduğunu düşünüyorlardı. Müzikle tedavi, tarih boyunca Türk kavimleri arasında oldukça yaygındı. Rast makamı kısmi felce, arak makamı beyin hastalıklarına, nefes darlığına iyi gelebilirdi. Bizanslılar da uygulamalı müzik terapisine aşinaydılar. Bizans hastanelerinde de özel olarak terapi amacıyla müzik yapılırdı.
Önleyici tıbbın bir diğer kolu hamamlardı. Afrika’da bu kuruma sessiz tabip denirdi. Yıkanmak sadece beden değil ruh sağlığı için de önemli bir tedaviydi.
Diğer bir araç ise temiz hava idi. Hastaneler daima bakımlı bahçelerle çevrili olurdu. Bahçe düzenlemesinde şadırvanlardan, su sesi sağlayan çeşme ve havuzlardan yararlanılırdı. Sonradan hastane kelimesi, şifahane ya da darüşşifanın yerini aldı.
Türk’ün Kalbi Nasıl Atar?, İdil Sevil, Doğan Novus, 2021. Sayfa 95- 97.
Leave A Reply