Unutma, anının yitirilmesi olarak tanımlanabilir. Unutulan şey, olaylar değil, anıdır.
Anı ise “bir izlenim”dir; daha doğrusu, “bellekte kalan” izlenimdir.
İzlenim, duyu organlarında kalan etkidir.
Her bireyin özel, kendine özgü anıları ve unutuşları olması doğaldır.
“Bana unuttuğun şeyi söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.”
Unutulmuş anıların gerisinde, bireyin içinde bulunduğu zamana musallat olan izler belirlenebilir. Psikanalistler bunları belleksel izler diye adlandırırlar.
Anılar ya da izler, unutma yoluyla meydana gelen bir erozyonun sonucudur. Anılar unutma yoluyla şekillendirilmiş, bir ayıklama çalışması gerçekleştirilmiştir.
Unutma belleğin gücü, anı ise ürünüdür. Anının yapısı ve niteliği önemlidir.
Çocukluğun imge-anıları, pek çok sanatçının özellikle ilk dönem yapıtları için ana kaynak olarak görülüyor. Unutulmaya yüz tutmuş yaşantı, yaratıcı deneyime dönüşüyor.
Unutmanın üç biçiminden bahsedebiliriz:
Birinci unutma biçimi geriye dönme’dir (retour).
Gerçekleştirmeye çalıştığı şey, şimdiki zamanı ve yakın geçmişi unutarak, geçmişi yeniden bulmak, “basit” bir geçmiş zamanı öne çıkarmak üzere, “bileşik” geçmiş zamanı saf dışı etmektir.
İkinci unutma biçimi erteleme’dir (suspens).
Gerçekleştirmeye çalıştığı şey, şimdiyi yeniden bulmak amacıyla şimdiyi geçmişten ve gelecekten uzaklaştırmaktır. “Hiç olmazsa bunu yaşamış olacağım,” hissidir.
Üçüncü unutma biçimi yeniden başlama’dır (recommencement).
Gerçekleştirmeye çalıştığı şey, taze bir başlangıç, geçmişi unutarak geleceği yeniden bulmaktır.
Unutma biçimleri hem topluluk hem de bireyler açısından geçerlidir.
Ele geçirme ve musallat olma geriye dönmenin simgesel bir şekilde ortaya çıkmasına verilebilecek bir örnektir. Bu açıdan, yön değiştirme ritleri erteleme için, kabul edilme ya da kabul törenleri (İnisiyasyon) ise yeniden başlama için geçerlidir. Bunlar toplumsal olaylar oldukları gibi bireyler açısından da anlam taşırlar.
Edebi açıdan ise geri dönüş deneyimini bize herkesten çok Proust tanıtır, diyebiliriz.
Erteleme deneyimi için Stendhal’i önerebiliriz. Baudelaire, her şeyden önemlisi yola çıkmaktır, diyerek yeniden başlama deneyimiyle bizi yüz yüze getirir. Gracq da “Gidilecek yerden ziyade yola çıkma hazırlıkları ilgimizi çeker,” der. Bu ifadelerde kastedilen, gezinti değil, “yola çıkış” halidir.
Dehşetli olaylar yaşamış olanlar yaşamak, hatta yalnızca ayakta kalmak için, unutmanın önemini gayet iyi bilirler.
Yararlanılan Kaynaklar
Unutma Biçimleri, Marc Augé, YKY, 2020. Sayfa 17-21, 47-49, 70-73.
‘Tane Tane’ Anlatan Bir Antropolog, Faruk Duman, Cumhuriyet Kitap, 23 Aralık 2021.
Leave A Reply