Daha önce de ütopya hakkında bir, distopya hakkında iki yazı yayımladım. Ancak Temmuz 2018’de Pera Müzesi’nde gezdiğim Sarsılan İmge adlı serginin kitabında daha önce düşünmediğim ve çok hoşuma giden bir açıklama okudum. Bunun üzerine konuya geri döndüm:
“Ütopya, olumlu ve umut dolu bir geleceğe işaret eder ama şimdi ve burada değildir. Bu nedenle ütopya uzaktadır ve bilinmeyendir.
Distopya ise olumsuz ve umutsuz bir geleceğin bulunduğu yerdedir. Fakat aslında şimdi ve buradadır.”
Ütopya ve distopyaya sergi kitabında yer verilmesi, katılımcı sanatçıların konuya olan ilgisinden kaynaklanmıştı. Ütopik – distopik arayışlarını seramik form ve yüzeylerde sürdüren Sevil Seda Arapkirli , bu sefer tohum imgesi üzerinden konuya yaklaşmıştı. Sanatçı, büyük potansiyel taşıyan tohumun, doğal olarak, iyi mi yoksa kötü mü olduğunun bilinememesi üzerinde durmuştu. Elif Anbarpınar ve Elif Avşar da eserlerinde ütopya – distopya çatışmasını sorgulayan ve Sarsılan İmge sergisinde eserleri yer alan sanatçılardandı.

2017 yılında Galata Rum Okulu’nda gezdiğim sergide yer alan Olaf Metzel’in Toplama Merkezi adlı yapıtının ilk versiyonu 1992 yılında eski Yugoslavya’dan Almanya’ya giriş yapan çok sayıda mültecinin yer değiştirmesini simgeliyordu. Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye akını, eserin İstanbul’da sergilenmesini anlamlı kılmıştı.
Distopyadan varsayımsal ütopyaya doğru gerçekleşen iltica, yeni bir distopyaya varış olabilir mi? Senin ütopyan, benim distopyam olabilir mi?
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu
Leave A Reply