Zanaat, uygulamalı sanat ve sanat arasında bir ayrım yapabilmek gittikçe güçleşmektedir. Louvre Müzesi’nde ve başka birçok müzede, resim, heykel, çizim, baskıların yanı sıra araçlar, halılar, zırhlar, yemek takımları, enfiye kutuları ve daha pek çok şey sergilenir. Fransızlar bu tür objeleri “sanat objeleri” olarak tanımlar, dolayısıyla bunları bir tür sanat olarak değerlendirirler. Ancak, müze koleksiyonuna dahil olmak, o objenin sanat eseri olduğuna dair tek değerlendirme ölçütü olamaz.
On beşinci yüzyılda Floransa’da ressamların kendilerine özgü bir loncası yoktu, Doktorlar ve Eczacılar loncasına dahildiler. Ressamların statüsü aşama aşama yükseldi. Ressamlar Rönesans sırasında akademiler adı altında örgütlenmeye başladı. On altıncı yüzyılın sonlarına doğru, resmi bir biçimde örgütlenen akademiler kurulmuş, sanatçıların zanaatkarlardan daha yüksek bir statüye sahip olduğu savunulmuştur. Zanaatlar, entelektüel özden yoksun el işçiliği olarak görülmeye başlanmıştır. Böylece zanaat, sanattan daha düşük seviyede bir etkinlik olarak görülmüştür. On dokuzuncu yüzyılda İngiltere’deki Arts and Crafts hareketi bu hiyerarşiyi yeniden düzenlemek için çaba harcamıştır. Ancak, birçok sanatçı sanat yapmak için zanaat metotlarını ve materyallerini kullanmış olmasına rağmen yirminci yüzyılın sonlarına kadar sanat ve zanaat arasındaki ayrım devam etmiştir. Zanaat, sermayeden çok nitelikli emeğe dayalı; öğrenimin yanı sıra el becerisi ve ustalık gerektiren meslektir. Bir kimsenin zanaatkâr olması için el becerisi gerektiren bir malı veya hizmeti sadece satması değil, bilfiil üretmesi gerekir. Sanayi devrimi ile birlikte birçok zanaat yok olmuş, yerini endüstriyel üretime bırakmıştır; diğerleri ise şekil değiştirerek değişen koşullara ayak uydurmuştur. Marangoz, terzi, zırhçı, ayakkabıcı, eyerci, derici, örmeci, çivici, şapkacı, ayakkabıcı, kürkçü, tekerlekçi, taş ustası, kılıç ustası, kilitçi, kuyumcu, kumaş boyayıcı, çömlekçi, berber, bakırcı, demirci, silahçı, iplikçi gibi mesleklerin hepsi birer zanaattir.
İç tasarım, çömlekçilik, metal işi, cam ve genel olarak işlevsel veya pratik bir amaca sahip olan başka malzemelerden faydalanılan sanatları tanımlamak için uygulamalı sanatlar terimi kullanılır. Bu anlamda, tasarımla eşanlamlıdır. Güzel ve uygulamalı terimleri, Akademilerin etkinliklerini zanaatlardan ayırma ihtiyacından doğduğu söylenir. Uygulamalı sanat, belirgin bir entelektüel içerikten çok zanaat ustalığını vurgular. Mücevherat ve dokuma da uygulamalı sanatlar kategorisine girer ama işlevsel olması gerekmez. Bütün uygulamalı sanatlar dekoratif olmadığı için uygulamalı sanat terimi yerine dekoratif sanat terimini kullanmak her zaman doğru olmamaktadır. Uygulamalı sanatlar, işlevsel ve günlük kullanımı olan nesnelere estetik değer katan, çeşitli amaçlarla kullanılabilecek sanat yapıtları ortaya koyan sanat dalıdır.

Mardin ve civarı taş işçiliğinin güzelliği ile tanınır. Eski bir Süryani yerleşimi, biz gittiğimizde uzun zaman önce boşaltılmış olan Savur, Killit Köyü’nde Süryanilere ait mezar taşlarının üzerindeki Türkçe yazılar dikkatimizi çekmişti. Fotoğrafta gördüğümüz Mor Yuhannon’un mezar taşı. 2001.
Sanat kendi zamanının ürünüdür ve neyin sanat olarak kabul edileceği, büyük ölçüde tarihsel koşulların bir sonucudur.
Bakılan ve üzerinde düşünülen nesnenin sanat eseri olduğunu kabul etmemiz, günlük hayatımızda kullandığımız objelerin sanat eseri olduğunu kabul etmemizden daha kolaydır. Zihnimizde, eserlere birer kültürel statü tayin ediyor olabiliriz.
Şiir, hitabet, mantık ve gramer gibi liberal sanatlar teori ve bilgi gerektirirken, mekanik sanatlar pratik gerektirir. Resim, zaman içinde mekanik sanat olmaktan çıkıp liberal sanat olarak kabul edilmiştir.
Kanon, bir ölçüm standardıdır. Kanonik sanatın en yüksek niteliğe sahip olduğu tartışılmaz. Birçok kanon vardır: modernist kanon, peyzaj resim kanonu, İtalyan resim sanatının kanonu, popüler kanon gibi. Kanon da sabit bir kavram değildir, sanatın dışındaki koşullara bağlı olabilir, zaman içinde değişebilir.
Sanatın tanımları kültüre ve bağlama göre değişir. Değişen standartlar ve değişen kanonlar söz konusudur.
Üretilen bütün sanat eserleri, belirli kültürel varsayımları, değerleri ve fikirleri ifade eder, açık veya örtük biçimde yansıtır.
Kurumsal Sanat Kuramı’nın temel önermeleri bir objenin sanat olabilmesi için insan aracılığıyla bir biçimde değiştirilmiş bir form olması ve ortaya çıkan objenin bir müze, galeri ya da sergide gösterilmesi gerektiğini öne sürer..
Bu temel ayrım tanımlamalarını yaptıktan sonra Kitsch, Modernizm ve Postmodernizm dosyalarımızı paylaşmaya başlayacağız.
Leave A Reply