Günümüzün etkili genç Fransız yazarlarından Édouard Louis (1992-),
Ataerkil anlayışı / erkek egemenliğini,
Egemenlerin zorbalığını,
Cinsel uyanışı,
LGBT bireylere duyulan nefreti yani homofobikliği,
Her türlü sınıfsal, toplumsal ve siyasi baskıyı,
Irkçılığı,
İşçi sınıfını ve sosyal eşitsizliği,
Fransa’daki göstermelik ‘sosyal devlet’ uygulamasını, başka bir deyişle, sosyal olmayan devleti,
Ülkesinde kol gezen şiddeti ve ayrımcılığı,
Korunan, teşvik gören, desteklenen toplumlar ile ölüme, işkenceye, cinayete maruz bırakılan toplumları ayıran politikayı, çok gerçekçi bir dille, ötekileştirilenleri harekete geçirme gücü taşıyan bir anlatımla yazıyor.
İsimsiz (detay), Candeğer Furtun, 1994-96.
Sanatçı bu seramik serisinde, dokuz tane çıplak insan bacağını fayans kaplı bir sıra üzerine yan yana yerleştirmiştir. Bu manzara, bir toplu taşıma aracındaki, bekleme odasındaki, ya da başka kamusal veya özel alanlardaki oturuşları çağrıştırabilir. Oturur vaziyette iki yana açılmış bu erkek bacakları, eril güce ve dışlayıcı taktiklerine işaret etmektedir. Candeğer Furtun, oturuş tarzı ile cinsiyet meselesini incelterek izleyiciye yansıtmaktadır.
Fotoğraf: Füsun Kavrakoğlu, 15. İstanbul Bienali, İstanbul Modern, 2017.
Eddy’nin Sonu, Édouard Louis’nin 22 yaşındayken, 2014’te yayımlanan ilk, Babamı Kim Öldürdü ise 2018 yılında yayınlanan son kitabı. Her ikisi de otobiyografik. Bazı eleştirmenler, hayatını anlattı, bitti, artık yazacak bir şeyi kalmadı diyorlar. Yazdıklarının roman değil, hayat hikayesi olduğunu öne sürenler de var. Ailesini, geçmişini, mensup olduğu işçi sınıfını, cinsel uyanışını, gerçekçi ve sert bir dille anlatmış. Erkek ve kadınların belirlenmiş rollerine uygun davranmaları beklendiğinden, kendi yönelimi ve ayrıksı hal ve davranışları yüzünden kendisine zulmeden akranlarını, bunu başkaları tarafından bilinmemek kaydıyla kabullenişini anlatıyor. Şiddetle her şeyi çözeceğini düşünen, kendinden farklı gördüğü herkesi yok etmeye çalışan bir toplumda yaşama çabası ile yoksulluğu; ‘arkadaşlarını’ ve kendini sert ve acımasız bir dille yazıyor. Eserlerinde huzursuzluğunu, utanç ve kızgınlığını – gerek kendine gerekse diğerlerine- çok iyi yansıttığını düşünüyorum.
Carl Gustav Jung’a göre bir anti-Kudüs, anti-Roma olarak nitelenebilecek İskenderiye ‘Doğu ile Batı’nın buluştuğu’ gerçek…
Agnostik ile gnostik terimleri özellikle dini inançlar ve bilginin doğasıyla ilgili görüşleri ifade ederler ama…
“İngilizler gelirken valizlerinde İngiltere’yi de getiriyorlar. Nazik kendini beğenmişliklerini, içine kapanıklıklarını, iyi eğitimlerini, golf ve…
“Köle artıkları” diye bir tabir vardır. “Beyaz Adam bugüne kadar gördüğüm her şeyin hakimidir. Belki…
Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda Güneybatı Afrika, Almanya’dan alınıp Güney Afrika mandası altına sokuldu. Daha sonra…
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sırasında ABD, Kanada, Almanya ve daha birçok ülke hükümetinin halkı…