Malakanlar, inançları gereği mülkiyetin ortaklığına inanırlar. Başlangıçta mezhebe yeni giren herkes mallarını cemaate devretmek zorundaydı. Sermaye birikimi ve bireysel teşebbüsü hoş karşılamayan inançları, onları Sovyetler Birliği’ni sahiplenmeye sevk etti. Bolşevikler dine mesafeli, hatta yasakçı olmasına rağmen Malakanlar’ın, devrimden sonra Kars’taki 35 Malakan köyünden 32’sini boşalttığı, Sovyet topraklarına göç ettiği görülmüştür. Bu tutumda, Sovyetlerin savaş karşıtı propagandasının etkili olduğu düşünülmüştür. Üzerlerinde Kazım Karabekir’den başlayarak giderek artan bir devlet baskısının da alınan karara katkısı olmuştur. Rus asıllı olmaları ve Sovyetlere yakın durmaları Türkiye’de komünist ajanları olarak görülmelerine sebep olmuştur.
1920 Gümrü Antlaşması ile Kars Rusya’dan kopunca, kalan Malakanlar’ın da önemli bir bölümü Kars’tan ayrılmış; gitmek istemeyenler Türkiye Cumhuriyeti kurulunca hukuken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş, üç köyde 1962 yılına kadar Kars’ta kalmışlardır. Ayrılanlar Rusya, ABD, Kanada ve Meksika’ya gitmişlerdir. 1960 nüfus sayımında Türkiye’de 1500 Malakan olduğu tespit edilmişti. 1950’li yıllar, Türkiye’de gayrimüslimler üzerinde baskının arttığı dönemler olmuş, 6-7 Eylül olayları ile doruk yapmıştı. Oysa Türkiye vatandaşı olan Malakanlar’a 1935 yılında devlet, birey başına 14 dekar, buna ek olarak hane başına da 15 dekar toprak dağıtmıştır. Malakanlar da diğer TC vatandaşları gibi askere gitmekte ve vergi vermekteydi.
Malakanlar’da bazı kaynaklara göre yedi-dokuz göbeğe kadar akraba evliliği yasak olduğundan genç Malakanlar evlenme sorunu yaşamıştır. Bazı kaynaklar, belki de zorunluluktan, ikinci göbek kuzenlerin evlenebileceğini söylemektedir.
Çarlık döneminde askere gitmektense sürgüne gitmeyi tercih etmişler ama SSCB’ye dönenler 1929’da cemaat olarak Kızıl Ordu’ya alınmayı kabul etmek zorunda kalmışlardır. Sabranyada ayin yapılması yasaklanmış, geleneksel ortakçı çiftlikleri Sovyetler tarafından dağıtılmış ama onlara benzer kolhozlar kurulmuştur. Ancak Sovyetler’de tüm dinlere aynı mesafede durulması, Çarlık döneminde yaşadıkları dışlanmışlık hissinden kurtulmalarını sağlamıştır.
Gürcistan-SSCB geriliminde Gürcistan’dan; Karabağ Savaşı’nda Müslümanlarca Ermenilerle işbirliği yapmakla suçlandıkları için Azerbaycan’dan Rusya’ya göçmek zorunda kalmışlardır. Gürcü hükümetinin Rusçayı yasaklayıp Gürcüceyi mecbur tutmasıyla çoğu yine göçmek zorunda kalmıştır. Doğu Sibirya’daki Ulan Ude / Ulaan Üde de farklı uygulaması olan Ortodoksların yoğun olduğu bir yerdir.